31 Mart 2016 Perşembe




 



 Zeugma müzesi
 
Zeugma Mozaik Müzesi – TÜRKİYE Gaziantep
9 Eylül 2011 tarihinde açılan Gaziantep Mozaik Müzesi, 1450 m2 mozaik ile Tunus Bardo Müzesi’nden, ‘’ dünyanın en büyük mozaik müzesi’’ sıfatını almıştır. 80 yıllık kazı birikiminin sonucu olan proje tamamlandığında, mozaik koleksiyonunun 2500 m2’ye ulaşması planlanmaktadır.
140 m2 duvar resmi, 4Roma Dönemi Çeşmesi, 20 sütun, 4 kireçtaşından yapılmış heykel, tunç Mars heykeli, mezar stelleri, lahitler ve mimari parçalar da restorasyonu yapılarak sergiye konmuştur. Müzede sergilenen mozaiklerin renk armonisi Tunus’takilerden fazladır. Tunus mozaiklerinde 9 renk armonisine karşılık, Zeugma’daki mozaiklerde 13 renk armonisi vardır. Mozaikler, özelliklerini yitirmemeleri için özel sistemlerle korunmaktadır.
Dünyada benzeri olmayan yeni bir yöntem ile Zeugma Mozaik Müzesi’nde, define talanı ile eksik olan 2 bin yıllık mozaiklerin parçaları, sanal ortamda ışık oyunları ile tamamlanmakta, böylece ziyaretçiler mozaikleri tam olarak görebilmektedirler. Zeugma Mozaik Müzesi’nin birçok bölümünde eski eser kaçakçıları ve define avcılarının mozaiklere verdikleri zararın boyutları vurgulanmış ve gelen ziyaretçilerin bu konudaki duyarlılıklarının arttırılması amaçlanmıştır.
Gaziantep’in Nizip İlçesi’nde yer alan Zeugma antik kentinde, 1998 yılında yapılan kazılarda ortaya çıkarılan, ‘’Çingene Kızı’’ mozaiğindeki kişinin, Yunan Tanrıçası Gaia olduğu sanılmaktadır. Ancak, saç örgüleri, çıkık elmacık kemikleri nedeni ile ‘’Çingene Kızı’’ olarak yakıştırılmış ve antik kentten çıkarılan mozaiklerin simgesi haline gelmiştir. Gözlerinin her yöne bakma özelliği, farklı bir teknik kullanılarak oluşturulmuştur  ve ‘’Çingene Kızı’’ndan yüzlerce yıl sonra Leonardo da Vinci’de, Mona Lisa tablosunda aynı tekniği kullanmıştır.
Zeugma’da çıkarılan en önemli buluntulardan biri de Roma dönemi’ ne ait, 1.50m boyunda, bronz bir Mars heykelidir. Mars Roma’da, bereketi ve gücü simgeleyen önemli bir tanrıdır. Mars’ın en önemli özelliği, elinde tuttuğu mızrağıdır. Ancak, müzedeki heykel, bir elinde mızrağını tutarken, diğer eli ile de çiçek sunmaktadır. Mars, bulunduğu şehir gibi, gerektiğinde savaşmasını bilen ama barışı isteyen, sanatçı bir ruhu temsil etmektedir. Zeugma Mozaik Müzesi Kongre ve Kültür Merkezi,  Mozaik Müzesi, Sergi ve Konferans Merkezi ve Arkeoloji Müzesi olmak üzere üç ana yapıdan oluşmaktadır. 100 araçlık kapalı otopark kapasitesi mevcuttur. Ziyarete açıldığı ilk gün, 3000 ziyaretçi ağırlayan müzenin hedefi, senede iki milyon ziyaretçiye ulaşmaktır.

HER ŞEY ORİJİNAL HALİNDE
Müze gezisi, bulundukları şekliyle kurulmuş Poseidon ve Euphrates villalarıyla başlıyor. Mozaikler, duvar resimleri, çeşmeler, sütunlar ve duvarlar 2000 yılı kazılarında elde edilen veriler doğrultusunda orijinal yerleşimleri ve boyutlarıyla karşımızda. Villalar oluşturulurken odalara Zeugma’da bulunan heykeller ve bazı kullanım malzemeleri yerleştirilmiş ve böylece ortam hareketlendirilmiş.

Müzenin girişine Kommagene Kralı Antiokhos’un hükümranlığını pekiştirmek ve yönetim planını oluşturmak amacıyla yaptırdığı, Herakles ve Helios betimli anlaşma stelleri konulmuş. İki kabartmanın ortasında, Herakles ile Antiokhos’un tokalaşmasını gösteren stelin arkasında bulunan yazıt var. Yazıt; bir cam üzerinde, Türkçe ve İngilizce.

MÜZENİN KIYMETLİSİ MARS HEYKELİ
Müzenin kıymetlilerinden biri, 2000 yılı kazılarında Poseidon villasında bulunan Mars heykeli. Heykelin, M.S. 256 yılındaki Sasani saldırısı sırasında Poseidon villası içinde gizlendiği tahmin ediliyor. Gerçekte bir meydan heykeli olduğu bilinen Mars heykeli, Zeugma’nın koruyucusu ve meydan heykeli olarak teşhirde. 1,45 metre yüksekliğindeki heykel, 6,60 m yüksekliğinde bir sütun ve 30 cm’lik bir bazalt kaide üzerine yerleştirilmiş. Heykel, müze içindeki her noktadan görülebiliyor.
Müzenin bir diğer kıymetlisi Dionysos’un bir bölümü çalınan düğün sahnesi mozaiği. Bu mozaiğin bir bölümü 1997 yılında çalınmıştı. Çalınan bölümler dünyanın bir yerlerinde olmalı. Biraz da bu sebeple mozaiğin eksik bölümünün fotoğrafı eserin üzerine yansıtılıyor. Böylece belki biri tanır ve ihbar eder diye düşünülüyor. 

TEKNOLOJİNİN NİMETLERİ BURADA!
Müze, teknolojinin nimetlerinden epey faydalanmış. Dionysos’un bir bölümü çalınan düğün sahnesinin lazer yöntemiyle yansıtılması yanında müzede pek çok üç boyutlu film gösterisi, tabanlara yerleştirilmiş ışık oyunları ve interaktif mozaik pano bulunuyor. Sinevizyon odasında Zeugma Antik Kenti’ni konu alan bir film gösteriliyor. Yere yansıtılan bir sistemle gölün içinde kaçışan balıklar görülüyor. Bir de mozaik parçalarının boşluklara doldurulmasını öngören dokunmatik oyunlar…
Çok önemli olmasına rağmen yer darlığı nedeniyle pek çok müzede bir türlü kurulamayan atölye kısmı Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi’nin önemli bir parçası. Bulunan mozaiklerin tamamlanması ve müze içinde restorasyon gerektiğinde hemen müdahale edilmesi için oluşturulan bölümde pek çok mozaik uzmanı çalışıyor. Camla çevrili atölye ziyaretçiler tarafından da izlenebiliyor ayrıca.

2000 YILI BİR MİLAT
Gaziantep yakınlarındaki Zeugma Arkeolojik Alanı’nda ilk yüzey araştırmaları 1931 yılında başladı. 1971 yılından bu yana Gaziantep Müze Müdürlüğü ve Gaziantep Valiliği’nin desteğiyle süren çalışmalar 2000 yılında meyvelerini verdi. O yıl ikiz villalar olarak adlandırılan Poseidon ve Euphrates villaları ortaya çıkarıldı. Bu villalarda gerçekleştirilen kazılarda yüzlerce metrekare taban mozaiği, duvar resmi, Mars heykeli ve pek çok küçük eser bulundu.

ÇİNGENE KIZI İKİNCİ KATTA
Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi’nin ikinci katının birinci bölümünde, belleklere Çingene Kızı olarak kazınan Mainad Mozaiği için yapılan özel bir oda var. Bu oda labirent şeklinde. İçerideki ışıklandırma bilhassa Çingene Kızı’nın hüzünlü bakışlarına vurgu yapıyor.
30 BİN METREKARELİK MÜZE

 Mozaikler ve bilgileri
 
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 2008’de inşasına başlanan yeni müze binası geçtiğimiz aylarda tamamlandı ve Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi 30 bin metrekare alanıyla dünyanın bir numaralı mozaik müzesi oldu.


TRITON MOZAİĞİ
Kaçakçılar tarafından bulunarak Amerika Birleşik Devletlerine kaçırılan bu mozaikte Amphytrite, Posseidon'dan olan çocuğu Triton'un üzerinde resmedilmiştir. Amphitrite dünyayı çepeçevre saran Deniz’in kraliçesi. Nereidler adı verilen Nereus ve Doris kızları grubuna girer.Kızkardeşlerinin korosunu o yönetiyordu Amphitrite, bir gün Naksos adası yakınlarında kardeşleriyle dans ederken, Poseidon onu gördü ve kaçırdı.Poseidon’un onu uzun zamandır sevdiği ama genç kızın iffetine düşkünlüğünden onu reddettiği Okeanus’un derinliklerine, Hercules sütunlarının (Cebelitarık Boğazı) ötesinde gizlendiği anlatılır. Yunus balıkları tarafından bulunan Amhitrite, büyük bir kortejle Poseidon’a getirildi ve PoseidonAmphitrite ile evlendi. Amphitrite’nin Deniz tanrısının yanındaki rolü, Zeus’un yanında Hera’nın ya da Ölüler tanrısının yanında Persephone’nin rolüne eşittir. Amphitrite genellikle kalabalık bir deniz tanrıçaları kortejiyle çevrili olarak gösterilir. Poseidon ile Amphitrite’nin denizin altındaki muhteşem düğünlerinden sonra bir çocukları dünyaya geldi. Bu çocuğun yüzü hem tanrılara hem de insanlara benziyordu.Fakat deniz yosunları ile örtülü bulunan belinden aşağısı bir balık kuyruğu gibi uzanıyordu. Triton adı verilen bu çocuk doğar doğmaz annesine (Amphitrite) ve babasına (Poseidon) hizmet etmeye, onların buyruklarını iletmeye başladı. Büyük helezoni bir sedef kabuğu onun borusu idi.Kuvvetli nefesi ile üfürdüğü zaman, kudurmuş dalgaların sesine benzer sesler çıkarırdı. Poseidon ile Amphitrite’nin biricik oğulları olan Triton vakit geçirmeden denizkızları ile birleşerek birçok çocuğun dünyaya gelmesine sebep oldu. O’nun çocuklarının da babası gibi yüzleri insanlara, vücutları balıklara benziyordu. Bütün nehirlerin ve denizlerin tanrısı olan poseidonyanında güzel karısı Amphitrite olduğu halde denizlerin derinliklerindeki muhteşem saraylarından çıkıp dolaşmaya başladıkları zaman bütün tritonlar, trampetlerini çalarak, borularını üfleyerek, dalgaların hiddetini yatıştırır, tanrının arabasının arkasından ve yanından yüzerek koşarlardı.
DIONYSOS VE NIKE
Anadolu kökenli şarap ve doğa tanrısı Dionysos , ve zafer tanrıçası Nike'nin bir arada görüldüğü bu mozaikte ; Dionysos , Nike tarafından idare edilen ve iki panter tarafından çekilen bir arabanın içinde görülmektedir. Panterlerin önünde ise dans ederek ilerleyen bir bakkha görülmektedir. Dionysos aynı zamanda kendi adında bir dinin de tanrısıdır. Bu dine mensup olanlar şarap içerek gizemli bir yolculuğa çıkıyor. İnsanın kendini aşması ve sırra erme gibi amaçlarla düzenlenen bu ayin benzeri törenleri yapan erkeklere Satirus, bayanlara da Bakkha denirdi.

ANTOPE ve SATYROS MOZAİĞİ
Antiope çok güzel bir kadındır. Antiope'nin dillere destan güzelliğini gören tanrıların tanrısı Zeus O'na aşık olur. Ve bir Satyros ( Dionysos dininde şarap içerek ayin eden erkeklere verilen isim ) kılığına girerek Antiope'ye yaklaşır. Antiope'nin gönlünü çalan Zeus 'un güzel kadından iki çocuğu olur. Ancak Zeus'un terketmesiyle güzel Antiope ortada kalır. Babasından korkup evden kaçan Antiopes daha sonra Sikyon Kralı Epopeus'la evlenir.

POSSEIDON, OCEANUS ve TETHYS MOZAİĞİ
Havuz zemini veya yemek odası tabanı olduğu tahmin edilen bu mozaikte denizlerin en önemli tanrıları tasvir edilmiştir. En üstte Hippocam adı verilen ön tarafı at, arkası balık olan yaratığın üzerinde Posseidon görülmektedir. Posseidon'un elinde üç dişli dirgen bulunuyordu  Mozaiğin alt kısmında ise yine bir diğer deniz tanrısı Oceanosve , denizlerde dişiliği sembolize eden Tethys resmedilmiştir. Mozaiğin diğer alanları çeşitli deniz yaratıkları ile süslenmiştir.

DIONYSOS 'UN DÜĞÜNÜ
Tasvir panosundaki on figür soldan sağa doğru; Ayakta duran ve kase ile içki içen bir erkek figürü- oturur durumda ve elinde meşale tutan bir Menad – sağa doğru yürüyen ve kaldırdığı kollarıyla elinde tuttuğu nesnenin ne olduğu( mozaiğin bu bölümde tahrip olması nedeniyle) anlaşılamayan giyimli bir kadın figürü tahtta oturan giyimli bir kadın ile çıplak torsosu etrafında dalgalanan bol kumaş kütleleri ile tasvir edilmiş, başının etrafı hareli bir erkek figürü hahtın hemen yanında çıplak küçük bir çocuk figürü sola doğru yürüyen giyimli iki kadın figürü (ki, soldakinin başı tahrip olmuş, sağdaki daha sağlam ve elinde içinde eşyalar bulunan kapağı açık bir kutu tutmaktadır. ) en sağda ise iki elinde de bir tür flüt tutan bir kadın ile arkasında vücudunun üst bölümü çıplak, dağınık saçlı ve sakallı bir erkek figürü yer almaktadır. Merkezdeki grubu oluşturan çifttin yanında bir “ Çocuk Eros”un bulunması bunlara yönelik bir armağan kutusu taşıyan sağdaki iki kadın ile, kollarının hareketinde Ariadne’nin başına koymak üzere olasılıkla bir defne çelengi uzattığını veya baht-kader ağını örmek üzere ip eğirdiğini düşündüğümüz soldaki kadının varlığı, sahnenin merkezindeki bu çiftin Dionysos ile Ariadne birlikteliğini, başka bir deyişle düğününü yansıttığını akla getirmektedir Dionysos’un Ariadne’yi Naxos adasında bulmasından sonra gerçekleştirilen şenlikli evlenme törenleri, Dionysos konulu kompozisyonlarda oldukça sık betimlendiğinden, burada ki sahneyi de Thiasos’dan çok Dionysos ile Ariadne’nin düğünü olarak yorumlamak daha uygun olsa gerektir. Sol baştaki Menad bu evlilikten hoşnut olmayan, Dionysos’u yitirmek üzere olmanın huzursuzluğu ve küskünlüğünü yaşayan bir sevgili durumundadır.

APHRODITHE'İN DOĞUŞU
Roma’ da eski İtalya’nın tanrıçası Venüs’le özdeşleştirilen aşk tanrıçası. Doğuşu konusunda iki farklı tradisyon vardır: bazen Zeus’ la Dione’ nin kızı sayılır, bazen de Ouranos’ un kızı olarak kabul edilir. Buna göre, Ouranos’ un, Kronos tarafından kesilen cinsel organları denize düşmüş ve bu tanrıçayı (dalgalardan doğan kadın veya “Tanrının tohumlarından doğan kadın”) halk etmiştir. Aphrodite, denizden çıkar çıkmaz, Zephyroslar tarafından önce Kythira’ ya, sonra da Kıbrıs kıyılarına götürüldü. Orada Mevsimler tarafından karşılandı, giydirildi,süslendi ve ölümsüzler alemine götürüldü. Lukianos’ un anlattığı efsanede ise,. Aphrodite’ nin önce Nereus tarafından büyütüldüğü söylenir. Daha sonra Platon iki ayrı değişik Aphrodite tasavvur etti Ouranos’dan doğan saf aşk tanrıçası AphroditeOirania; ve Dione’nin kızı, sıradan aşk tanrıçası AphroditePandemos. Ama bu, geç döneme ait felsefi bir yorum olup, tanrıçaya ilişkin çok eski mitoslara yabancıdır. Aphrodite’ nin çevresinde, tutarlı bir anlatı oluşturmayan, ama tanrıçanın arada devreye girdiği çeşitli Epizotları inceleyen değişik efsaneler meydana gelmiştir. Aphrodite, Lemnoslu topal tanrı Hephaistos’la evlendirildi.  Ama o, savaş tanrısı Ares’ i seviyordu. Homeros, bir sabat Güneş tarafından nasıl yakalandıklarını ve maceranın nasıl Hephaistos’ a bildirildiğini anlatır. Hephaistos; gizlice bir tuzak hazırlar: bu, yalnızca kendisinin çalıştıra bildiği sihirli bir ağdır. İki aşığın Aphrodite’ nin yatağında bir araya geldikleri bir gece, Hephaistos, ağı onların üzerine atar ve Olympos’ un bütün tanrılarını çağırır. Bu manzara onları çok büyük bir neşeye garkeder. Poseidon’ un ricası üzerine, Hephaistos ağı kaldırmaya razı olur, ama utanç içinde ki tanrıça Kıbrıs’ a, Ares’ de Trakya’ ya kaçarlar. Aphrodite’ nin aşklarından Eros ve Anteros, Deimos ve Phobos (Dehşet ve Korku), Harmonia (daha sonraları Thebai’ de Kadmos’ un karısı olmuştur) doğmuşlardır. Bazen, bu listeye bahçelerin koruyucusu Lampsakoslu tanrı Priapos’ da eklenir. Aphrodite bahçe tanrıçası olarak gösterilir; ama bu daha çok Aphrodite’ nin İtalyan versiyonu olarak gösterilir. Aphrodite’ nin, aşkları Ares’ le sınırlı olarak kalmadı. Ağaca dönüşen Myra, Adonis’ i dünyaya getirdiği zaman, Aphrodite olağanüstü güzellikteki bu çocuğu aldıve onu Persophane’ ye emanet etti. AmaPersophane çocuğu geri vermek istemedi. Olay Zeus’ un hakemliğine sunuldu, Zeus, delikanlının üçte birini Persophane’ yle, yılın üçte birini Aphrodite’ le, geri kalan üçte birini de istediğiyle geçirmesine karar verdi. Ne var ki Adonis yılın üçte birini Persophane’ yle, yılın üçte ikisini Aphrodite’ le geçiriyordu. Çok geçmeden bir yaban domuzu tarafından yaralanan Adonis belki de Ares’ in kıskançlığının kurbanı olarak öldü. Tanrıça, İda’ da Agkhises’ e gönül verdi ve ondan iki oğlu oldu: Aineias ve bazı tradisyonlara göre, Lyrnos. Aphrodite’ in, öfkeleri ve lanetleri ünlüydü. Ares’ in aşkını kabul ettiği için Eos’ u cezalandırmak amacıyla, onda Orinos’ a karşı dayanılmaz bir aşk uyandırdı. Yine, kendisini onurlandırmadıkları için, bütün Lemnos’ lu kadınlara, kocalarını Trakyalı tutsak kadınların yanına kaçırtacak kadar tahammül bir arız ederek, onları cezalandırdı. Lenmnos’ lu kadınlar, adadaki bütün erkekleri öldürdüler ve bir kadınlar topluluğu kurdular: Argonautlar gelip onları bir çocuk sahibi yapana kadar sürdü bu. Aphrodite, Paphos’ ta Kinyras’ ın kızlarını da, onları yabancılara fuhuş yapmaya zorlayarak, cezalandırdı. Aphrodite’ in lütfu da daha az tehlikeli değildi. Bir gün, Nifak tanrıçası,Hera, Athena ve Aphrodite arasında en güzele karar vermek üzere ortaya bir elma koydu. Zeus, daha sonraları Paris adıyla tanınacak olan Aleksandros’ un üç tanrıçaya hakemlik etmesi için,Hermes’ e, onları Traos’ dakiİda dağına çıkarmasını emretti. Üç tanrıça Aleksandros’ un önünde tartışmaya başladılar.;güzellikleriyle övünüyor ona armağan vaat ediyorlardı. Hera, ona evrenin krallığını,Athena savaşta yenilmezliği, Aphrodite ise Heleneyle evlenmeyi vaat ediyordu. Sonunda AleksandrosAphrodite ‘ i seçti. Böylece, Aphrodite,Troya savaşının başlamasına neden oldu. Bütün savaş boyunca, Troyalılar’dan özellikle de tüm savaş boyunca Paris’ ten himayesini eksik etmedi: Paris Menelaos’la teke tek dövüştüğü ve neredeyse yenik düşeceği sırada, Paris’ i tehlikeden kurtardı ve böylece savaşın yeniden genellik kazanmasına yol açtı. Daha sonra, Diomedestarafından az daha öldürülecek olan Aineias’ ı aynı şekilde korudu. Hata Diomedes, tanrıçayı yaraladı. Ne var ki Aphrodite’ nin koruması, Troya’ nın düşmesini ve Paris’ in ölmesini önleyemedi. Bununla birlikte Aphrodite, Troyalılar soyunu devam muhafaza edebildi. Onun sayesindedir ki Aineias, babası Agkhises ve oğlu İulius ile birlikte ve TroyaPenatlarını da taşıyarak, alevler içindeki şehirden kaçabildi ve yeni bir yurt kurabileceği bir toprak arayıp bulabildi. Aphrodite-Venüs’ ün, Roma şehrinin koruyucu tanrıçası olarak kabul edilmesi bu yüzdendir. Venüs, ayrıca İulii ailesinin atası olarak kabul ediliyordu. Çünkü İulii, İulius’ un ahfadındandı ve dolayısıyla tanrıçanın altsoyunu oluşturuyordu. Bu nedenledir ki, Sezar,ona Venüs Ana,VenüsGenitrix adıyla bir tapınak inşa ettirmiştir. Tanrıçanın en sevdiği hayvanlar güvercinlerdi. Arabasına güvercinler konulmuştu. Sevdiği bitkiler de gül ve nergisti.

AKHILLEUS MOZAİĞİ
Akhilleus'un Troya savaşına katılmasını istemeyen annesi ve babası O'nu Skyrosadasına , KralLykomedes'in sarayına gönderir. Akhilleus burada kadın kıyafetleri giyerek sarayda yaşayan Lykomedes'in diğer kızlarının arasına karışır. Ancak ilerleyen günlerde Akhilleus'un Troya seferine katılmaması halinde Troya'nın alınamayacağı kehanetleri üzerine Odysseus O'nu aramaya başlar. Akhilleus'un savaşçı ruhunu çok iyi bilen Odysseus Kral Lykomedes'in sarayına akıllıca bir plan yaparak gider. Gezgin bir satıcı kılığında Lykomedes'in haremine girer. Kızların önüne birbirinden albenili kumaş ve kadın eşyaları ile birlikte birkaç silah koyar. Haremdeki bütün kadınlar takı ve kumaşlarla ilgilenirken, kadın kıyafetleri içindeki Akhilleus dayanamayarak kılıç ve kalkanı eline alır ve kullanmaya başlar. Odysseus'un planı tutmuştur ve Akhilleus'un gerçek kimliği ortaya çıkmıştır. Zeugma'dan çıkarılan mozaikte de işte bu an tasvir edilmektedir
.
OCEANOS ve TETHYS MOZAİĞİ
Antik çağlarda Akdeniz haricindeki dünyadaki bütün açık denizlerin tanrısı olan Oceanos , denizdeki dişi unsuru sembolize eden Tethys ile birlikte yaşar. Dünyadaki bütün ırmakların ve nehirlerin Oceanos ve Tethys'ten meydana geldiğine inanılır. Zeugma'dan çıkarılan ve villalardan birinin havuz tabanı olduğu tahmin edilen bu mozaikte de Oceanos ve Tethys deniz canlılarıyla çevrelenmiş olarak betimlenmiştir. Mozaikte ayrıca yunuslara binen veya balık tutan Eroslara da rastlanmaktadır.

DAIDALOS MOZAİĞİ
Daidalos’un yaptığı işlerin resimlendiği taban mozaiği Belkıs’Zeugma kentinde, ikinci yerleşim terasında Gaziantep Müzesi başkanlığında Nantes Üniversitesiyle yapılan katılımlı 1999 yılı kurtarma kazısında gün ışığına çıkarılmıştır. Bu mozaik Roma villasına ait yemek odasının taban mozaiğidir. Anılan mozaikte altı figür mevcuttur. Soldan sağa: oturan Pasiphae, ayakta duran kızı Ariadne, Daidalos’la sohbet eden Tropos, ahşap yontan İkaros resimlenmiştir. Sağalt köşede MİNOS boğasının kesik başına ok tutan Eros, sağ üst köşede ise Labyrinthos sarayı yer alır.
Bu mozaikte dört mitolojik öykü anlatılmıştır.  Minos boğasının öyküsü: Pasiphae Girit kralı minosunkarısı, tanrı Helios’laPerseis’in kızıdır. Poseidon’un kurban edilsin diye Minos’a gönderdiği ak boğaya Pasiphaeaşık olur ve bu boğayla birleşebilmek için Daidalos’a tahtadan bir inek heykeli yaptırır. Sanki canlıymış gibi duran bu heykelin içine girer ve gebe kalarak Minos boğasını doğurur. Minos boğası insan bedenli, boğa başlı bir canavarmış. Kral Minos bu korkunç yaratığı öldürmek ister, ana yüregi buna dayanamaz sonunda çözüm olarak bunun gün işiğina çıkamayacağı bir yere hapsedilmesinde birleşilir. Bunu saklamak için mimar Daidalos’aLabyrinthos sarayı yaptırılır. Minos boğasına da her yıl yedi delikanlı ve yedi genç kız kurban olarak verilirmiş (Erhat A. 1989, Mitoloji Sözlüğü, s.225-6., 260) Theseus Girit’e Minos boğasını öldürmeye geldiğinde Pasiphae’nin kızı Ariadne yiğidi görmüş ve görür görmez ona aşık olmuş. Minos boğasının bulunduğu bin bir dehlizliLabyrintos'da kaybolmaması için Daidalos'un fikriyle AriadneTheseus'un eline bir yumak iplik vermiş. Theseus’da karışık ve karanlık dehlizlerde ilerledikce yumağı açıp ipliği yere bırakıyormuş. Canavarı öldürdükten sonra çıkış yolunu ona bu iplik göstermiş. Sonra da Ariadne’yi kaçırıp Naksos adasına varmışlar (Erhat A. 1989, s.59,312). Ariadne bu mozaikte annesinin başucunda ayakta durmaktadır.
II. İlk uçan kişilerin öyküsü: Theseus’unLabyrinthosa girip çıkması için Ariadne’ye bir yumak iplik kullanması fikrini veren Daidalos’unTheseus’un başarısında parmağı olduğunu öğrenince kral Minos buna çok kızmış ve Daidalos'u oğlu İkaros’la birlikte kendi inşa ettikleri Labirantos’a kapatmış. Ama Daidalos oradan çıkma çaresini de bulmuş: kuşların pencerelere bıraktıkları tüyleri ve arı peteklerindeki balı kullanıp İkaros’la kendisine birer çift kanat yapmış, ikisi de böylece uçup gitmişler.İkaros dünyada ilk uçan adam olarak ün bırakmıştır. Daidalos uçmadan önce oğluna ne çok alçaktan uçmasını, nede fazla yükselip güneşin ışıklarına yakın gelmesini salık vermiş. Ne varki havalandıktan sonra İkaros babasının bu sözünü unutmuş, başarısından dolayı gurura kapılmış, ya da hava sarhoşluğuna tutularak yükseldikce yükselmiş, güneşin ışınlarına aldırmamış, giderek doğayı yenmek, özgürlüğe kavuşmak sevinciyle Helios’u hor görme suçunu da işlemiş. Güneş tanrı onun kanatlarını tutan balmumunu eritmiş, İkaros’da tepetaklak denize düşmüş ve boğulmuş. Ege’de Sisam adasının çevresindeki denize İkaros denizi denmiştir.(Erhat A. 1989, s.86, 166).
III. Testerenin icad edilme öyküsü: Daidalos hem mimar, hem heykeltraş, hem de her türlü mekanik araçlar yapan ve Platon’un Menon adlı diologunda sözü geçen canlı heykelleri bile meydana getiren çok yönlü bir yaratıcıdır. Atinadaki işliğinde yegeniTalos ile birlikte çalışırmış. Ne varki günün birinde Talos ölü bir yilanın dişinden esinlenerek testereyi icad etmiş, bunu fena kıskanan Daidalos çırağını Akrapol’den aşağı atarak öldürmüş. Davaya bakan Areopagas mahkemesi de Daidalos’u sürgüne mahkum etmiş ( Erhat A. 1989, s.86,304). Bu mozaikte Daidalos'un elinde bir testere görmekteyiz.
IV. Hırsız mimarın yakalanış öyküsü: Trophonios, heykeltraş ve mimardır. Boiotia kralı hazinesini saklamak için diger mimar olan Agamedes ile Trophonios’a sağlam bir yapı ısmarlamış. Para hırsına kapılan iki mimar da hazine odasını, bir taşını yerinden oynatıp kolayca çıkarabilecekleri biçimde yapmışlar. Geceleri buraya girer hazineden birşeyler araklarlarmış. Varlığının gün geçtikce eksildiğini gören Kral Girit’ten ünlü mimar Daidolos’u çağırmış. Bir tuzak kurmuşlar ve iki hırsızı tam yakalayacakken, TrophoniosAgamedes’in kafasını keserek kaçmış(Erhat A. 1989,s. 13). Bu mozaikde de Boiotia şehrine gelmiş olan Daidalosun meslektaşı Trophonios ile sohbeti resimlenmiştir. DaidalosTrophonios’un hazineleri çalan kişi olduğunu henüz bilmemekte oğlu İkaros ile birlikte hırsızı yakalamak için tuzak hazırlamaktadır.
GALATEIA MOZAİĞİ
Etimolojik bakımdan süt beyazlığını çağrıştıran bu adı taşıyan iki kişi vardır efsanede. Birincisi, Nereus kızlarından biri ve bazı Sicilya halk efsanelerinde rol oynayan bir deniz kızı tanrıçasıdır. Sakin denizde yaşayan beyaz tenli genç kız Galateia’ ya canavar vücutlu Sicilyalı KyklopsPolyphemos vurgundu. Ama, genç kız bu aşka karşılık vermiyordu. Onun gönlü, bir Nympha ile tanrı Pan’ ın olan Akis’ teydi. Bir gün Galateia sevgilisinin göğsünde dinlenirken, Polyphemos onları gördü. Akis, kaçmaya çalıştıysa da Kyklops kocaman bir kaya parçasını fırlatarak onu ezdi. Galateia, Akis’ e annesi Nynmpha’ nın kimliğini vererek, onu suları berrak bir ırmak yaptı. Bazen Polyphemos’ la Galateia’ nın aşklarından üç kahraman doğduğu söylenir.: sırasıyla Galatlar’ a Keltler’ e ve İllyrialılar’ a adını veren Galas, Keltos ve İllyrius. Bu durumda, Galateia Efsanenin bir versiyonunda, Nereus kızıyla Polyphemos’ un aşklarının karşılıklı olduğu anlatılmış olabilir. Ama, bize bu konuda hiçbir tanıklık ulaşmamıştır. Öteki Galateia bir Giritli olup, Eurytios adlı birinin kızıdır. Bu Galateia, Phaistos şehrinde yaşayan ve iyi bir aileden gelmekle birlikte çok yoksul olan Lampros’ la evliydi. Galateia’ nın hamile kaldığını öğrenen Lampros, ona yalnızca erkek çocuk istediğini söyledi. Eğer kız çocuğu doğurursa, Galateia çocuğu terk etmek zorunda kalacaktı. Lampros, dağra sürüsünü güderken, Galateia bir kız çocuğu dünyaya getirdi. Ama, onu terk etmeye gönlü razı olmadı. Kahinlerin öğüdü üzerine, Galateia, çocuğuna erkek giysileri giydirdi ve ona Leukippos adını taktı; olup bitenleri de Lampros’ dan sakladı. Ama, zaman geçtikçe Leukippos güzelleşti ve yalanı gizlemek imkansızlaştı. Galateia korkuya kapıldı ve Leto’ nun tapınağına giderek, tanrıçadan kızının cinsiyetini değiştirmesini istedi. Leto, Galateia’ nın yalvarmalarına dayanamayarak onun dilediğini kabul etti ve genç kız erkek oldu.

SİLENOS MOZAİĞİ
Silenos yaşlanmış Satyros'lara (Dionysos'un maiyetinin ayrılmaz parçası olan doğa daimonları ) verilen genel addır.Fakat aynı zamanda , Dionysos'u yetiştirmiş olan bir efsane kahramanına da mitolojide bu adın verildiği biliniyor. Silenos'unseceresine ilişkin çok değişik bilgiler mevcuttur.Silenos bazen Pan'ın ya da Hermes'in bin Nympha'dan olma oğlu olarak kabul edilir ; bazen de O'nun Ouranos'unKronos tarafından kesilen erkekliğinden damlayan kanlardan doğduğu ileri sürülüyor.Busilenos son derece bilge bir kişiydi, ama bilgeliğini insanlara ancak zor altında gösterirdi.Örneğin; bir keresinde Kral Midas tarafından derdest edilmiş ve ona bilgece sözler söylemişti.Vergilius da VI. Ecloga'sında aynı şekilde, çobanların Silenos'u şarkı söylemeye zorladıklarını tahayyül eder. Silenos'un Kentauros Pholos'un babası olduğu ve onu bir dişbudak ağacı Nymphasından dünyaya getirdiği ileri sürülüyordu. Başka bazı efsaneler O'nu ApollonNomius'un (Arkhadia'lıApollon) babası olarak da görürler. Silenos son derece çirkindi. Yassı burunlu, kalın dudaklı , boğa bakışlıydı.Çok kocaman bir karnı vardı.Genellikle bir eşeğin üzerinde ve çok sarhoş olduğundan, dengesini güçlükle koruyabilir bir halde tasvir ediliyordu.

ÇİNGENE MOZAİĞİ (GAİA)
Zeugma Kazılarının kamuoyunun henüz gündemine girmediği 1992 yılında çıkarılan bu mozaikteki kadın figürü gizemli bakışları ile Zeugma'nın simgesi haline geldi.İlk çıktığı yıllarda kimliği konusunda kesin bir tanımlama yapılamayan bu mozaiğe figüründeki kadın resminin çingene kızlarını andırması nedeniyle çingene adı verildi.Ancak bazı kaynaklar mozaikteki asma figürlerine dikkat çekerek , çingene olarak tasvir edilen kadının yer tanrısı GAİA olduğunu ileri sürmekte. Gaia mitolojide, içinden tanrı soylarının çıktığı ilk element olarak kabul edilmektedir. Gaia , Hesiodos'unTheogonia'sında büyük bir rol oynamasına karşılık, Homeros'un poemlerinde hiç görülmez. Hesiodos'a göre Gaia, Khaos'tan hemen sonra ikince olarak doğmuş, O'nun hemen ardından da Eros (aşk) gelmiştir. Gaia, hiç bir erkek element yardımı olmaksızın, çevresini saran Gök'u (Ouranos) ve Dağlar'ı, deniz unsurunuun kişileştirilmiş erkek şekli olan Pontos'udoğurdu.Gök'ün doğuşundan sonra , Gaia onunla birleşti ve böylece sahip olduğu çocuklar, artık basit elemanter güç olmaktan çıkarak, tam anlamıyla birer tanrı oldular.Önce altı titan: Okeanos, Koios, Krios, Hyperion, İapetus ve Kronos ile altı titanid: Theia, Reia, Themis, Mnemosyne, Phoibe ve Tehysdoğdular.Bunlar dişi tanrısal varlıklardır.Bu kuşağın en genci Kronos'tur. Ardından Kyklopslar geldi: yıldırıma, şimşeğe ve gök gürültüsüne hükmeden tanrısal varlıklardı bunlar. Adları:Arges, Steropes ve Brontes’di.Ve nihayet Ouranos'un aşklarından Kottos, Briareus ve Gyges adlı yüz kollu, devasa, şiddet yanlısı varlıklar olan Hekatogkheir'ler doğdu.

"KAHVALTI SOFRASINDAKİLER"
Bu mozaik Fransız Arkeolog CatherineAbadie-Reynal yönetimindeki Fransız ekip tarafından 6 numaralı açmadaki villada ortaya çıkarıldı.Mozaik zengin bir biçimde dekore edilmiş bir evin muhtemelen triclinium yani yemek odasında bulundu. Çok yüksek kalitede olan bu parça mükemmele yakın bir derecede korunmuş vaziyette. Mozaik üç ana öğeden oluşuyor. Ana panoyu üç taraftan saran geometrik bordür yemek yiyenlerin oturdukları kanepelerin orijinal yerlerini gösteriyor. Çerçevede (aslan, panter vb.) vahşi hayvanlarla savaşan Eros’lar ayrıntılı ve canlı bir şekilde resmedilmiş; öte yandan çelenkli erkek ve kadın başları köşelerden ve eksenden gözlerini dikmiş onlara bakıyor. Son olarak, (1,75m x 1,50m) ebadındaki ortadaki çarpıcı pano güzel dokunmuş bir şeritle çerçevelenmiş ve batı tarafındaki kanepelere oturup yemek yiyenlerin karşısına gelecek şekilde yerleştirilmiş. Mozaiğin teması yemeğe gelen misafirler için bir ‘sohbet konusu’ görevi görmüş olmalı.
Resimde mimari bir arka plan önünde 3 kadın ve 2 genç kız görülüyor. Kadınlardan ikisi mavi-yeşil kumaşlı bir kanepeye oturmuş; sohbet eder gibi birbirlerine dönmüşler. Önlerinde üzerinde metal bir kase olan yuvarlak, üç ayaklı bir masa var. Onlardan az ötede, masanın sağ tarafında yer alan üçüncü kadın, solium>adı verilen ve arkası içbükey, yüksekçe bir koltukta oturuyor. Bir tülle örtülmüş beyaz saçları oturan diğer iki kadından daha yaşlı olduğunu gösteriyor. Genç kızlardan biri ona bir kase uzatırken diğeri resmin sol tarafındaki kanepenin arkasında duruyor.
Resmin üstündeki yazı
Kadınların üzerinde tek bir sözcük olarak okunması gereken bir yazı görülüyor; Synaristosai, (ΣΥΝΑΡΙΣTΩΣΑΣ) yani ‘Kahvaltı Sofrasındakiler’.
Bu sözcük M.Ö. 4. yüzyılda Menander tarafından yazılan bir Yunan komedyasının adına göndermede bulunuyor. Mozaikler arasında muhtemel iki fark hemen göze çarpıyor. Birincisi Napoli’deki Ulusal Arkeoloji Müzesi’nde saklanan, çok zarif teseraları olan ufak bir pano olup Pompeii’deCicero’ya ait olduğu varsayılan bir villada ortaya çıkarılmış. ‘Büyücüler’ adıyla biliniyor.
Daha sonra ve daha kaba bir tarzla yapılan ikincisi ise Yunanistan’a bağlı Lesbos Adasında, Menander’in evi olarak bilinen evde bulunan bir grup mozaiğe ait. Lesbos’taki evde bulunan panolar üstündeki yazılar Napoli’deki mozaik ile ilgili ilk yorumun değiştirilmesine yol açtı. Komedyanın başlığından ayrı olarak (ki bu iyelik eki almış bir sözcük olmasına karşın Zeugma’da bulunan ismin –i halindeydi) Lesbos mozaiğinde üç kadın karakterin isimleri yer almaktadır: ΦІΛΑΙΝΙΣ (Philainis), ΠΛΑΓΜΑΓΩΝ (Plagnaigon) ve ΠΥΕΙΑΣ (Pyeias).
Karşılaştırma – Lesbos ve Pompeii
Bu üç mozaiğin ana sahneleri birbirine çok benziyor. Hepsinde de üç kadın yuvarlak bir masa önünde oturmuş. Kaselereyemek temasını akla getiriyor. Hatta yaşlı kadının karakteriyle bağlantılı olan solium’un ayrıntıları, Menander mozaiğinin ortaya çıkarıldığı evde mevcut. Buna karşın belirtilmesi gereken bir fark var; Zeugma’da bulunan panoda iki genç uşak yer alırken diğerlerinde gene uşak olması muhtemel bir çocuk yer alıyor. Ya mozaik tasarımcıları komedyanın farklı versiyonlarından yararlandılar ya da daha küçük olan panolarda yer darlığı sorunu vardı. Menander’in evindeki ve Pompeii’deki evde olduğu gibi, üç kadın tiyatro maskesi takmış. Buna karşın, bu maskeler yüz şeklini kabalaştırmıyor; tam tersine, yüzdeki ayrıntılar son derece abartılı olup mozaik tasarımcısı, her kadının maskesi ve tuniği için aynı renk yelpazesini kullanmış. Bütün bu öğeler resme, Menander’in evinde ve Pompeii’deki evdeki panolarda yer alan kadınların çarpıtılmış yüz ifadelerinde olmayan bir doğallık ve asalet hissi veriyor. 2 genç kız maske takmıyorsa bunun sebebi hiç şüphesiz dilsizlerin Yunan komedyalarında maske kullanmamalarıdır. Menander’ın komedyaları Anadolu’daki klasik ikonografinin çok popüler bir teması olup Fırat’ta bir freske ilham kaynağı olmuştur.

YUNUSLU EROS MOZAİĞİ
  Packard HumanitiesInstuties'insponsorluğunda gerçekleşen kurtarma kazıları sırasında ortaya çıkarılan bu mozaikte yunus balıkları üzerinde Aşk tanrısı Eros figürleri tasvir edilmekte

DANEA MOZAİĞİ
Argos Kralı Akrisios’unDanea adında bir kızı vardı. Bir oğlu olmasını isteyen Agros Kralı Danea tapınağına başvurduğunda Danea’nın bir erkek çocuğu doğuracağını ama torununun kendisini öldüreceği bildirilir. Telaşa kapılan Argos Kralı kızının herhangi bir erkekle ilişki kurmasını önlemek için çepeçevre tunç örülü bir odaya kapatır. Ama Danea’ya gönül veren Zeus altın yağmuru halinde çatıdan aralığından akarak Danea’yı hamile bırakır. Danea bu ilişkiden oğlu Perseus’u doğurur. Olup bitene akıl sır erdiremeyen Akrisios kızıyla torununu bir sandığa kapatarak denize atar. Danea ve oğlu PerseusSeriphos adasında karaya çıkarlar. Zeugma’dan çıkan mozaikte işte bu karaya çıkış anı tasvir edilmektedir. Taban mozaiği, iki balıkçının açtığı sandığın içinden Danea ile oğlu Perseus’un çıkışını anlatıyor. Tam karşılarında bulunan kral Polydektes ise iki elini bebek Perseus’a doğru uzatarak yardım etmek istiyor.
YAŞAYAN ZEUGMA İLLÜSTRASYONU
Zeugma Antik Kenti'nde kazılar başlayıncaya kadar bu gizemli kent gün ışığı görmedi. Kazılarla ortaya çıkan muhteşem eserler grafik sanatçılarına da ilham kaynağı oldu. Fransız Le Figaro Dergisi'nin grafikerleri de A Bölgesi kazıları sırasında çektikleri fotoğrafa mozaikleri foto montaj metoduyla ekleyerek bizleri 1800 yıl öncesine götürmeyi başarmış. Ortaya çıkan muhteşem ilLüstrasyon Zeugma'nın 1800 yıl önceki ihtişamlı günlerini en güzel şekilde anlatıyor.

FIRAT NEHRİ’NİN KRALI AKHELOOS
Fırat’ın bolluk ve bereketi diğer bir Zeugma mozaiğine daha konu olmuştur. Fırat Nehri’nin kralı olan Akheloos’un başı yemişler ve meyveler saçan bereket boynuzuyla birlikte betimlenmiştir. Akheloos kanat biçiminde bıyıklıdır. Saçına çiçekler takılmış. Alın üstü çift bereket boynuzuyla taçlandırılmış. Fırat çevresinde yetişen üzüm, armut, incir, nar, yenidünya, ayçiçeği gibi meyvelerin resimleri bu mozaikte bereket boynuzu ve dallarla çevrilerek resmedilmiştir.

BEREKET TANRISI DEMETER
Fırat ile ilgili tanrıları batı bitişiğinde kare sığ bir havuz içinde buğday başakları ve çiçeklerle taçlandırılmış, sol omuzu üzerinde bereket boynuzu olan Toprak ve ürün tanrısı olan Demeter büstünün olduğu mozaik yer alır. Burada mozaik ustası önce suyu Fırat Nehir tanrılarının olduğu havuzdan geçirip sonra bolluk ve bereket tanrıçası Demeter’in olduğu havuza ileterek Fırat’ın çevresine sundğu bolluk ve bereketi tasvir edip, ürün ve üretem denklemini kurmuştur.

FIRAT'IN GENÇ NEHİR TANRISI
Gövdesinin üstü çıplak genç nehir tanrısı dirseğini bir podyuma dayamış halde çimlerin üstünde hafif yan yatmaktadır. Sol üst köşede üçgen alınlıklı ve iki yanı avlu duvarlı bir bina resmi mevcuttur. Bu genç nehir tanrısı Fırat Nehrine su sağlayan bir çayı (Merzimen) simgeliyor olmalıdır. Bu mozaik havuzlu koridorun taban mozaiğidir.

SU PERİSİ (NAIAS)
Fırat'ın tanrısı Euphrates’in sağında bir su perisi çimlerin üstüne sol dirseğini dayamış hafif yan yatmış vaziyette tasvir edlimiştir. Su perisinin dirseğinin altından pınar akmaktadır. Bu da Fırat’ı besleyen çaylara su sağlayan pınarları simgeliyor olmalıdır.
  
FIRAT NEHRİ TANRISI EUPHRATES
Efsaneye göre Fırat Nehri’ne adını veren Euphrates’inAksurtas adında bir oğlu vardı.Bu delikanlı bir gün annesinin yanında uyuyordu.Euphrates bir gün karısının yanında uyuyan öz oğlunu yabancı bir erkek zannederek öldürür.Euphrates sonra bu acı hatasını farkeder ve kendisini Medos ırmağına atarak ölür.O günden beri Medos ırmağının adı Euphrates (Fırat) olarak söylenir.

PARTHENOPE
Parthenope aslen Phrygia’lı bir genç kızdı.Metiokhos’a aşık oldu, ama evvelce etmiş olduğu beraket yeminini O’nun uğruna bozmayı da içine sindiremiyordu.Parthenope tutkusundan dolayı kendini cezalandırdı. Saçlarını kesti gönüllü olarak Campania’ya sürgüne gitti. Campania’da kendini Dionysos’a adadı buna çok kızan Aphroditha O’nu kuş vücutlu kadın baaşlı deniz ifriti olan Siren’e dönüştürdü.
    
METİOKHOS
Aslen Phrygia'lı bir delikanlıdır. Metiokhos kendisi gibi Phrygia'lı olan Parthenope ile olan ölümsüz aşkları ile ünlüdür. Metiokhos, bakire kalmaya yemin etmiş Parthenope adındaki genç bir kıza aşıktı. Parthenope de onu seviyordu, ama ettiği büyük yemini de bozmak istemiyordu. Saçlarını kesti ve kendini sürgün etti.

ÖLÜMSÜZ AŞIKLAR GAZİANTEP MÜZESİNDE BİRLEŞTİ
Fırat Nehri kıyısında bulunan ve bir bölümü, GAP kapsamında inşa edilen Birecik Barajı gölü altında kalacak olan Belkıs Zeugma antik kentinden 36 yıl önce kaçırılan mozaiğin, ABD`den getirilen 2 figürü, müzedeki parçasına monte edildi. Mozaiğin, kaçırıldığı ABD`den 19 Haziran`da getirilen 2 figürü, Kültür Bakanlığı uzmanlarınca yapılan çalışmalarla 1993 yılında Belkıs Zeugma antik kentinde bulunan ve getirildiği Gaziantep Arkeoloji Müzesi`nde boş kalan ve büyük bir soru işareti konularak muhafaza edilen yerlerine monte edilerek, sergiye hazır hale getirildi.

AŞK (EROS) VE RUH (PHYSKE)
Psykhe'nin tek istediği kendisini deliler gibi seven bu delikanlının yüzünü görmekti. Fakat Eros bunu kabul etmiyordu, gece hep karanlıkta geliyor ve güneş doğmadan da gidiyordu, akşamları sarayda ateş yada mum yakılmasını yasaklamıştı. Psykhe ne kadar yalvarsa da fayda etmedi."Aşkımızın sırrını kalbinde taşıdığın sürece mutlu olacaksın" dedi Eros "Beni görmeyi aklından bile geçirme, kim olduğumu yada kimin oğlu olduğumu öğrenme,...
AKRATOS
Gaziantep Müzesinin 1998 yılında Belkıs/Zeugma Kelekağzı mevkiinde yaptığı kurtarma kazısında gün ışığına çıkarılmıştır. Akratos ve Euphrosyneklineye oturmuş, Akratos geyik başlı içki kabından (Riton) Euphrosyne'nin kadehini doldurmaktadır. Solda iri içki kabı krater yer alır. Euphrosyne sevinç neşe anlamına gelir, göze hoş olanı simgeleyen, parlaklık, ısıltı, güzellik anlamına gelen üç güzellerden biridir...

EUROPA MOZAİĞİ
Europa Suriyeli çok güzel bir kızdı. Öyleki parlak teni göz alıcı bakışı ile dillere destan olmuştu. Eğlenceyi ve gezmeyi çok severdi. Sabahtan akşama kadar tüm vaktini kırlarda deniz kıyısında arkadaşları ile birlikte gezerek geçirirdi. Gene böyle bir gün, deniz kenarındaki bahçelerden birinde arkadaşları ile çiçek toplarken Zeus Europa'yı gördü. Onun güzelliği baş tanrının aklını başından almıştı.

PERSEUS VE ANDROMEDE
Perseus, Habeşistan’a geldiği zaman Andromede’yi koca bir kayaya bağlı olarak buldu. Tam o sırada korkun deniz canavarı ortaya çıktı. Kocaman ağzını kayalara bağlı olan Andromede’yi yutmak için açarak geldiği sırada Perseus bir ok gibi fırladı ve ucu demirli mızrağını canavarın göğsüne sapladı. Perseus Andromede’nin bağlarını çözdü. Babası Kral Kepheus’a götürerek evlenmek istediğini söyledi... 










    
Sayın EMİNE ÖZTÜRK ile Zeugma müzesi hakkında röportaj:
Sayın Emine hamın Zeugma müzesi Gaziantep kentini tarih açısından yansıtma şeklini kısaca anlattırmışınız.
Emine hanım: şimdi öncellikle baştan başlamak gerekirse; Zeugma müzesi tarihin en eski kalıntılarından kalma eserleri sergileyerek Gaziantep’in şehir statüsünden; diğer şehirlere göre mevki veriyor. Bu mevkide bulunmak çok önem arz eden bir statüdür. Dolayısıyla Gaziantep her ne kadar yüz ölçümü ve coğrafi bakımından küçük  olsa da bu bölge çok büyük değerleri barındırıyor..

…. Zeugma müzesi müdür yardımcısı sayın Emine Öztürk ile yaptığımız röportaj kısmında müzenin tarihi ile ilgili bir soru sormadık çünkü her mozaik de bilgiler oldukça baş gösteriyor..



HAZIRLAYANLAR:
           NOUR KHALAF
            HAMİDE ŞIH HASAN
              MUHAMMED ERTOPÇU
                ŞEMSETTİN YALÇINKAYA

                  AHMET DEMİR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder