|
|
Zeugma
Mozaik Müzesi – TÜRKİYE Gaziantep
9 Eylül 2011 tarihinde
açılan Gaziantep Mozaik Müzesi, 1450 m2 mozaik ile Tunus Bardo Müzesi’nden, ‘’
dünyanın en büyük mozaik müzesi’’ sıfatını almıştır. 80 yıllık kazı birikiminin
sonucu olan proje tamamlandığında, mozaik koleksiyonunun 2500 m2’ye ulaşması
planlanmaktadır.
140 m2 duvar resmi,
4Roma Dönemi Çeşmesi, 20 sütun, 4 kireçtaşından yapılmış heykel, tunç Mars
heykeli, mezar stelleri, lahitler ve mimari parçalar da restorasyonu yapılarak
sergiye konmuştur. Müzede sergilenen mozaiklerin renk armonisi Tunus’takilerden
fazladır. Tunus mozaiklerinde 9 renk armonisine karşılık, Zeugma’daki
mozaiklerde 13 renk armonisi vardır. Mozaikler, özelliklerini yitirmemeleri
için özel sistemlerle korunmaktadır.
Dünyada benzeri olmayan
yeni bir yöntem ile Zeugma Mozaik Müzesi’nde, define talanı ile eksik olan 2
bin yıllık mozaiklerin parçaları, sanal ortamda ışık oyunları ile
tamamlanmakta, böylece ziyaretçiler mozaikleri tam olarak görebilmektedirler.
Zeugma Mozaik Müzesi’nin birçok bölümünde eski eser kaçakçıları ve define
avcılarının mozaiklere verdikleri zararın boyutları vurgulanmış ve gelen
ziyaretçilerin bu konudaki duyarlılıklarının arttırılması amaçlanmıştır.
Gaziantep’in Nizip
İlçesi’nde yer alan Zeugma antik kentinde, 1998 yılında yapılan kazılarda
ortaya çıkarılan, ‘’Çingene Kızı’’ mozaiğindeki kişinin, Yunan Tanrıçası Gaia
olduğu sanılmaktadır. Ancak, saç örgüleri, çıkık elmacık kemikleri nedeni ile
‘’Çingene Kızı’’ olarak yakıştırılmış ve antik kentten çıkarılan mozaiklerin
simgesi haline gelmiştir. Gözlerinin her yöne bakma özelliği, farklı bir teknik
kullanılarak oluşturulmuştur ve
‘’Çingene Kızı’’ndan yüzlerce yıl sonra Leonardo da Vinci’de, Mona Lisa
tablosunda aynı tekniği kullanmıştır.
Zeugma’da çıkarılan en
önemli buluntulardan biri de Roma dönemi’ ne ait, 1.50m boyunda, bronz bir Mars
heykelidir. Mars Roma’da, bereketi ve gücü simgeleyen önemli bir tanrıdır.
Mars’ın en önemli özelliği, elinde tuttuğu mızrağıdır. Ancak, müzedeki heykel,
bir elinde mızrağını tutarken, diğer eli ile de çiçek sunmaktadır. Mars,
bulunduğu şehir gibi, gerektiğinde savaşmasını bilen ama barışı isteyen,
sanatçı bir ruhu temsil etmektedir. Zeugma Mozaik Müzesi Kongre ve Kültür
Merkezi, Mozaik Müzesi, Sergi ve
Konferans Merkezi ve Arkeoloji Müzesi olmak üzere üç ana yapıdan oluşmaktadır.
100 araçlık kapalı otopark kapasitesi mevcuttur. Ziyarete açıldığı ilk gün,
3000 ziyaretçi ağırlayan müzenin hedefi, senede iki milyon ziyaretçiye
ulaşmaktır.
HER
ŞEY ORİJİNAL HALİNDE
Müze gezisi,
bulundukları şekliyle kurulmuş Poseidon ve Euphrates villalarıyla başlıyor.
Mozaikler, duvar resimleri, çeşmeler, sütunlar ve duvarlar 2000 yılı
kazılarında elde edilen veriler doğrultusunda orijinal yerleşimleri ve
boyutlarıyla karşımızda. Villalar oluşturulurken odalara Zeugma’da bulunan
heykeller ve bazı kullanım malzemeleri yerleştirilmiş ve böylece ortam hareketlendirilmiş.
Müzenin girişine Kommagene
Kralı Antiokhos’un hükümranlığını pekiştirmek ve yönetim planını oluşturmak
amacıyla yaptırdığı, Herakles ve Helios betimli anlaşma stelleri konulmuş. İki
kabartmanın ortasında, Herakles ile Antiokhos’un tokalaşmasını gösteren stelin
arkasında bulunan yazıt var. Yazıt; bir cam üzerinde, Türkçe ve İngilizce.
MÜZENİN
KIYMETLİSİ MARS HEYKELİ
Müzenin
kıymetlilerinden biri, 2000 yılı kazılarında Poseidon villasında bulunan Mars
heykeli. Heykelin, M.S. 256 yılındaki Sasani saldırısı sırasında Poseidon
villası içinde gizlendiği tahmin ediliyor. Gerçekte bir meydan heykeli olduğu
bilinen Mars heykeli, Zeugma’nın koruyucusu ve meydan heykeli olarak teşhirde.
1,45 metre yüksekliğindeki heykel, 6,60 m yüksekliğinde bir sütun ve 30 cm’lik
bir bazalt kaide üzerine yerleştirilmiş. Heykel, müze içindeki her noktadan
görülebiliyor.
Müzenin bir diğer
kıymetlisi Dionysos’un bir bölümü çalınan düğün sahnesi mozaiği. Bu mozaiğin
bir bölümü 1997 yılında çalınmıştı. Çalınan bölümler dünyanın bir yerlerinde
olmalı. Biraz da bu sebeple mozaiğin eksik bölümünün fotoğrafı eserin üzerine
yansıtılıyor. Böylece belki biri tanır ve ihbar eder diye düşünülüyor.
TEKNOLOJİNİN
NİMETLERİ BURADA!
Müze, teknolojinin
nimetlerinden epey faydalanmış. Dionysos’un bir bölümü çalınan düğün sahnesinin
lazer yöntemiyle yansıtılması yanında müzede pek çok üç boyutlu film gösterisi,
tabanlara yerleştirilmiş ışık oyunları ve interaktif mozaik pano bulunuyor.
Sinevizyon odasında Zeugma Antik Kenti’ni konu alan bir film gösteriliyor. Yere
yansıtılan bir sistemle gölün içinde kaçışan balıklar görülüyor. Bir de mozaik
parçalarının boşluklara doldurulmasını öngören dokunmatik oyunlar…
Çok önemli olmasına
rağmen yer darlığı nedeniyle pek çok müzede bir türlü kurulamayan atölye kısmı
Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi’nin önemli bir parçası. Bulunan mozaiklerin
tamamlanması ve müze içinde restorasyon gerektiğinde hemen müdahale edilmesi
için oluşturulan bölümde pek çok mozaik uzmanı çalışıyor. Camla çevrili atölye
ziyaretçiler tarafından da izlenebiliyor ayrıca.
2000
YILI BİR MİLAT
Gaziantep
yakınlarındaki Zeugma Arkeolojik Alanı’nda ilk yüzey araştırmaları 1931 yılında
başladı. 1971 yılından bu yana Gaziantep Müze Müdürlüğü ve Gaziantep
Valiliği’nin desteğiyle süren çalışmalar 2000 yılında meyvelerini verdi. O yıl
ikiz villalar olarak adlandırılan Poseidon ve Euphrates villaları ortaya
çıkarıldı. Bu villalarda gerçekleştirilen kazılarda yüzlerce metrekare taban
mozaiği, duvar resmi, Mars heykeli ve pek çok küçük eser bulundu.
ÇİNGENE
KIZI İKİNCİ KATTA
Gaziantep Zeugma Mozaik
Müzesi’nin ikinci katının birinci bölümünde, belleklere Çingene Kızı olarak
kazınan Mainad Mozaiği için yapılan özel bir oda var. Bu oda labirent şeklinde.
İçerideki ışıklandırma bilhassa Çingene Kızı’nın hüzünlü bakışlarına vurgu
yapıyor.
30
BİN METREKARELİK MÜZE
|
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ile Kültür ve Turizm
Bakanlığı tarafından 2008’de inşasına başlanan yeni müze binası geçtiğimiz
aylarda tamamlandı ve Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi 30 bin metrekare alanıyla
dünyanın bir numaralı mozaik müzesi oldu.
TRITON MOZAİĞİ
Kaçakçılar
tarafından bulunarak Amerika Birleşik Devletlerine kaçırılan bu mozaikte
Amphytrite, Posseidon'dan olan çocuğu Triton'un üzerinde resmedilmiştir.
Amphitrite dünyayı çepeçevre saran Deniz’in kraliçesi. Nereidler adı verilen
Nereus ve Doris kızları grubuna girer.Kızkardeşlerinin korosunu o yönetiyordu
Amphitrite, bir gün Naksos adası yakınlarında kardeşleriyle dans ederken,
Poseidon onu gördü ve kaçırdı.Poseidon’un onu uzun zamandır sevdiği ama genç
kızın iffetine düşkünlüğünden onu reddettiği Okeanus’un derinliklerine,
Hercules sütunlarının (Cebelitarık Boğazı) ötesinde gizlendiği anlatılır. Yunus
balıkları tarafından bulunan Amhitrite, büyük bir kortejle Poseidon’a getirildi
ve PoseidonAmphitrite ile evlendi. Amphitrite’nin Deniz tanrısının yanındaki
rolü, Zeus’un yanında Hera’nın ya da Ölüler tanrısının yanında Persephone’nin
rolüne eşittir. Amphitrite genellikle kalabalık bir deniz tanrıçaları
kortejiyle çevrili olarak gösterilir. Poseidon ile Amphitrite’nin denizin
altındaki muhteşem düğünlerinden sonra bir çocukları dünyaya geldi. Bu çocuğun
yüzü hem tanrılara hem de insanlara benziyordu.Fakat deniz yosunları ile örtülü
bulunan belinden aşağısı bir balık kuyruğu gibi uzanıyordu. Triton adı verilen
bu çocuk doğar doğmaz annesine (Amphitrite) ve babasına (Poseidon) hizmet
etmeye, onların buyruklarını iletmeye başladı. Büyük helezoni bir sedef kabuğu
onun borusu idi.Kuvvetli nefesi ile üfürdüğü zaman, kudurmuş dalgaların sesine
benzer sesler çıkarırdı. Poseidon ile Amphitrite’nin biricik oğulları olan
Triton vakit geçirmeden denizkızları ile birleşerek birçok çocuğun dünyaya
gelmesine sebep oldu. O’nun çocuklarının da babası gibi yüzleri insanlara,
vücutları balıklara benziyordu. Bütün nehirlerin ve denizlerin tanrısı olan
poseidonyanında güzel karısı Amphitrite olduğu halde denizlerin
derinliklerindeki muhteşem saraylarından çıkıp dolaşmaya başladıkları zaman
bütün tritonlar, trampetlerini çalarak, borularını üfleyerek, dalgaların
hiddetini yatıştırır, tanrının arabasının arkasından ve yanından yüzerek
koşarlardı.
DIONYSOS VE NIKE
Anadolu
kökenli şarap ve doğa tanrısı Dionysos , ve zafer tanrıçası Nike'nin bir arada
görüldüğü bu mozaikte ; Dionysos , Nike tarafından idare edilen ve iki panter
tarafından çekilen bir arabanın içinde görülmektedir. Panterlerin önünde ise
dans ederek ilerleyen bir bakkha görülmektedir. Dionysos aynı zamanda kendi
adında bir dinin de tanrısıdır. Bu dine mensup olanlar şarap içerek gizemli bir
yolculuğa çıkıyor. İnsanın kendini aşması ve sırra erme gibi amaçlarla
düzenlenen bu ayin benzeri törenleri yapan erkeklere Satirus, bayanlara da
Bakkha denirdi.
ANTOPE ve SATYROS MOZAİĞİ
Antiope
çok güzel bir kadındır. Antiope'nin dillere destan güzelliğini gören tanrıların
tanrısı Zeus O'na aşık olur. Ve bir Satyros ( Dionysos dininde şarap içerek
ayin eden erkeklere verilen isim ) kılığına girerek Antiope'ye yaklaşır.
Antiope'nin gönlünü çalan Zeus 'un güzel kadından iki çocuğu olur. Ancak
Zeus'un terketmesiyle güzel Antiope ortada kalır. Babasından korkup evden kaçan
Antiopes daha sonra Sikyon Kralı Epopeus'la evlenir.
POSSEIDON, OCEANUS ve TETHYS
MOZAİĞİ
Havuz
zemini veya yemek odası tabanı olduğu tahmin edilen bu mozaikte denizlerin en
önemli tanrıları tasvir edilmiştir. En üstte Hippocam adı verilen ön tarafı at,
arkası balık olan yaratığın üzerinde Posseidon görülmektedir. Posseidon'un
elinde üç dişli dirgen bulunuyordu
Mozaiğin alt kısmında ise yine bir diğer deniz tanrısı Oceanosve ,
denizlerde dişiliği sembolize eden Tethys resmedilmiştir. Mozaiğin diğer
alanları çeşitli deniz yaratıkları ile süslenmiştir.
DIONYSOS 'UN DÜĞÜNÜ
Tasvir
panosundaki on figür soldan sağa doğru; Ayakta duran ve kase ile içki içen bir
erkek figürü- oturur durumda ve elinde meşale tutan bir Menad – sağa doğru
yürüyen ve kaldırdığı kollarıyla elinde tuttuğu nesnenin ne olduğu( mozaiğin bu
bölümde tahrip olması nedeniyle) anlaşılamayan giyimli bir kadın figürü tahtta
oturan giyimli bir kadın ile çıplak torsosu etrafında dalgalanan bol kumaş
kütleleri ile tasvir edilmiş, başının etrafı hareli bir erkek figürü hahtın
hemen yanında çıplak küçük bir çocuk figürü sola doğru yürüyen giyimli iki
kadın figürü (ki, soldakinin başı tahrip olmuş, sağdaki daha sağlam ve elinde
içinde eşyalar bulunan kapağı açık bir kutu tutmaktadır. ) en sağda ise iki
elinde de bir tür flüt tutan bir kadın ile arkasında vücudunun üst bölümü
çıplak, dağınık saçlı ve sakallı bir erkek figürü yer almaktadır. Merkezdeki
grubu oluşturan çifttin yanında bir “ Çocuk Eros”un bulunması bunlara yönelik
bir armağan kutusu taşıyan sağdaki iki kadın ile, kollarının hareketinde
Ariadne’nin başına koymak üzere olasılıkla bir defne çelengi uzattığını veya
baht-kader ağını örmek üzere ip eğirdiğini düşündüğümüz soldaki kadının
varlığı, sahnenin merkezindeki bu çiftin Dionysos ile Ariadne birlikteliğini,
başka bir deyişle düğününü yansıttığını akla getirmektedir Dionysos’un Ariadne’yi
Naxos adasında bulmasından sonra gerçekleştirilen şenlikli evlenme törenleri,
Dionysos konulu kompozisyonlarda oldukça sık betimlendiğinden, burada ki
sahneyi de Thiasos’dan çok Dionysos ile Ariadne’nin düğünü olarak yorumlamak
daha uygun olsa gerektir. Sol baştaki Menad bu evlilikten hoşnut olmayan,
Dionysos’u yitirmek üzere olmanın huzursuzluğu ve küskünlüğünü yaşayan bir
sevgili durumundadır.
APHRODITHE'İN DOĞUŞU
Roma’
da eski İtalya’nın tanrıçası Venüs’le özdeşleştirilen aşk tanrıçası. Doğuşu
konusunda iki farklı tradisyon vardır: bazen Zeus’ la Dione’ nin kızı sayılır,
bazen de Ouranos’ un kızı olarak kabul edilir. Buna göre, Ouranos’ un, Kronos
tarafından kesilen cinsel organları denize düşmüş ve bu tanrıçayı (dalgalardan
doğan kadın veya “Tanrının tohumlarından doğan kadın”) halk etmiştir.
Aphrodite, denizden çıkar çıkmaz, Zephyroslar tarafından önce Kythira’ ya,
sonra da Kıbrıs kıyılarına götürüldü. Orada Mevsimler tarafından karşılandı,
giydirildi,süslendi ve ölümsüzler alemine götürüldü. Lukianos’ un anlattığı
efsanede ise,. Aphrodite’
nin önce Nereus tarafından büyütüldüğü söylenir. Daha sonra Platon iki ayrı
değişik Aphrodite tasavvur etti Ouranos’dan doğan saf aşk tanrıçası
AphroditeOirania; ve Dione’nin kızı, sıradan aşk tanrıçası AphroditePandemos.
Ama bu, geç döneme ait felsefi bir yorum olup, tanrıçaya ilişkin çok eski mitoslara
yabancıdır. Aphrodite’ nin çevresinde, tutarlı bir anlatı oluşturmayan, ama
tanrıçanın arada devreye girdiği çeşitli Epizotları inceleyen değişik efsaneler
meydana gelmiştir. Aphrodite, Lemnoslu topal tanrı Hephaistos’la evlendirildi. Ama o, savaş tanrısı Ares’ i seviyordu.
Homeros, bir sabat Güneş tarafından nasıl yakalandıklarını ve maceranın nasıl
Hephaistos’ a bildirildiğini anlatır. Hephaistos; gizlice bir tuzak hazırlar:
bu, yalnızca kendisinin çalıştıra bildiği sihirli bir ağdır. İki aşığın Aphrodite’
nin yatağında bir araya geldikleri bir gece, Hephaistos, ağı onların üzerine
atar ve Olympos’ un bütün tanrılarını çağırır. Bu manzara onları çok büyük bir
neşeye garkeder. Poseidon’ un ricası üzerine, Hephaistos ağı kaldırmaya razı
olur, ama utanç içinde ki tanrıça Kıbrıs’ a, Ares’ de Trakya’ ya kaçarlar.
Aphrodite’ nin aşklarından Eros ve Anteros, Deimos ve Phobos (Dehşet ve Korku),
Harmonia (daha sonraları Thebai’ de Kadmos’ un karısı olmuştur) doğmuşlardır.
Bazen, bu listeye bahçelerin koruyucusu Lampsakoslu tanrı Priapos’ da eklenir.
Aphrodite bahçe tanrıçası olarak gösterilir; ama bu daha çok Aphrodite’ nin
İtalyan versiyonu olarak gösterilir. Aphrodite’ nin, aşkları Ares’ le sınırlı
olarak kalmadı. Ağaca dönüşen Myra, Adonis’ i dünyaya getirdiği zaman,
Aphrodite olağanüstü güzellikteki bu çocuğu aldıve onu Persophane’ ye emanet
etti. AmaPersophane çocuğu geri vermek istemedi. Olay Zeus’ un hakemliğine
sunuldu, Zeus, delikanlının üçte birini Persophane’ yle, yılın üçte birini
Aphrodite’ le, geri kalan üçte birini de istediğiyle geçirmesine karar verdi.
Ne var ki Adonis yılın üçte birini Persophane’ yle, yılın üçte ikisini
Aphrodite’ le geçiriyordu. Çok geçmeden bir yaban domuzu tarafından yaralanan
Adonis belki de Ares’ in kıskançlığının kurbanı olarak öldü. Tanrıça, İda’ da
Agkhises’ e gönül verdi ve ondan iki oğlu oldu: Aineias ve bazı tradisyonlara
göre, Lyrnos. Aphrodite’ in, öfkeleri ve lanetleri ünlüydü. Ares’ in aşkını
kabul ettiği için Eos’ u cezalandırmak amacıyla, onda Orinos’ a karşı dayanılmaz
bir aşk uyandırdı. Yine, kendisini onurlandırmadıkları için, bütün Lemnos’ lu
kadınlara, kocalarını Trakyalı tutsak kadınların yanına kaçırtacak kadar
tahammül bir arız ederek, onları cezalandırdı. Lenmnos’ lu kadınlar, adadaki
bütün erkekleri öldürdüler ve bir kadınlar topluluğu kurdular: Argonautlar
gelip onları bir çocuk sahibi yapana kadar sürdü bu. Aphrodite, Paphos’ ta
Kinyras’ ın kızlarını da, onları yabancılara fuhuş yapmaya zorlayarak,
cezalandırdı. Aphrodite’ in lütfu da daha az tehlikeli değildi. Bir gün, Nifak
tanrıçası,Hera, Athena ve Aphrodite arasında en güzele karar vermek üzere
ortaya bir elma koydu. Zeus, daha sonraları Paris adıyla tanınacak olan
Aleksandros’ un üç tanrıçaya hakemlik etmesi için,Hermes’ e, onları Traos’
dakiİda dağına çıkarmasını emretti. Üç tanrıça Aleksandros’ un önünde
tartışmaya başladılar.;güzellikleriyle övünüyor ona armağan vaat ediyorlardı.
Hera, ona evrenin krallığını,Athena savaşta yenilmezliği, Aphrodite ise
Heleneyle evlenmeyi vaat ediyordu. Sonunda AleksandrosAphrodite ‘ i seçti.
Böylece, Aphrodite,Troya savaşının başlamasına neden oldu. Bütün savaş boyunca,
Troyalılar’dan özellikle de tüm savaş boyunca Paris’ ten himayesini eksik
etmedi: Paris Menelaos’la teke tek dövüştüğü ve neredeyse yenik düşeceği
sırada, Paris’ i tehlikeden kurtardı ve böylece savaşın yeniden genellik
kazanmasına yol açtı. Daha sonra, Diomedestarafından az daha öldürülecek olan
Aineias’ ı aynı şekilde korudu. Hata Diomedes, tanrıçayı yaraladı. Ne var ki
Aphrodite’ nin koruması, Troya’ nın düşmesini ve Paris’ in ölmesini önleyemedi.
Bununla birlikte Aphrodite, Troyalılar soyunu devam muhafaza edebildi. Onun
sayesindedir ki Aineias, babası Agkhises ve oğlu İulius ile birlikte ve
TroyaPenatlarını da taşıyarak, alevler içindeki şehirden kaçabildi ve yeni bir
yurt kurabileceği bir toprak arayıp bulabildi. Aphrodite-Venüs’ ün, Roma
şehrinin koruyucu tanrıçası olarak kabul edilmesi bu yüzdendir. Venüs, ayrıca
İulii ailesinin atası olarak kabul ediliyordu. Çünkü İulii, İulius’ un ahfadındandı
ve dolayısıyla tanrıçanın altsoyunu oluşturuyordu. Bu nedenledir ki, Sezar,ona
Venüs Ana,VenüsGenitrix adıyla bir tapınak inşa ettirmiştir. Tanrıçanın en
sevdiği hayvanlar güvercinlerdi. Arabasına güvercinler konulmuştu. Sevdiği
bitkiler de gül ve nergisti.
AKHILLEUS MOZAİĞİ
Akhilleus'un
Troya savaşına katılmasını istemeyen annesi ve babası O'nu Skyrosadasına ,
KralLykomedes'in sarayına gönderir. Akhilleus burada kadın kıyafetleri giyerek
sarayda yaşayan Lykomedes'in diğer kızlarının arasına karışır. Ancak ilerleyen
günlerde Akhilleus'un Troya seferine katılmaması halinde Troya'nın
alınamayacağı kehanetleri üzerine Odysseus O'nu aramaya başlar. Akhilleus'un
savaşçı ruhunu çok iyi bilen Odysseus Kral Lykomedes'in sarayına akıllıca bir
plan yaparak gider. Gezgin bir satıcı kılığında Lykomedes'in haremine girer.
Kızların önüne birbirinden albenili kumaş ve kadın eşyaları ile birlikte birkaç
silah koyar. Haremdeki bütün kadınlar takı ve kumaşlarla ilgilenirken, kadın
kıyafetleri içindeki Akhilleus dayanamayarak kılıç ve kalkanı eline alır ve
kullanmaya başlar. Odysseus'un planı tutmuştur ve Akhilleus'un gerçek kimliği
ortaya çıkmıştır. Zeugma'dan çıkarılan mozaikte de işte bu an tasvir
edilmektedir
.
OCEANOS ve TETHYS MOZAİĞİ
Antik
çağlarda Akdeniz haricindeki dünyadaki bütün açık denizlerin tanrısı olan
Oceanos , denizdeki dişi unsuru sembolize eden Tethys ile birlikte yaşar.
Dünyadaki bütün ırmakların ve nehirlerin Oceanos ve Tethys'ten meydana
geldiğine inanılır. Zeugma'dan çıkarılan ve villalardan birinin havuz tabanı
olduğu tahmin edilen bu mozaikte de Oceanos ve Tethys deniz canlılarıyla
çevrelenmiş olarak betimlenmiştir. Mozaikte ayrıca yunuslara binen veya balık
tutan Eroslara da rastlanmaktadır.
DAIDALOS MOZAİĞİ
Daidalos’un
yaptığı işlerin resimlendiği taban mozaiği Belkıs’Zeugma kentinde, ikinci
yerleşim terasında Gaziantep Müzesi başkanlığında Nantes Üniversitesiyle
yapılan katılımlı 1999 yılı kurtarma kazısında gün ışığına çıkarılmıştır. Bu
mozaik Roma villasına ait yemek odasının taban mozaiğidir. Anılan mozaikte altı
figür mevcuttur. Soldan sağa: oturan Pasiphae, ayakta duran kızı Ariadne,
Daidalos’la sohbet eden Tropos, ahşap yontan İkaros resimlenmiştir. Sağalt
köşede MİNOS boğasının kesik başına ok tutan Eros, sağ üst köşede ise
Labyrinthos sarayı yer alır.
Bu
mozaikte dört mitolojik öykü anlatılmıştır.
Minos boğasının öyküsü: Pasiphae Girit kralı minosunkarısı, tanrı
Helios’laPerseis’in kızıdır. Poseidon’un kurban edilsin diye Minos’a gönderdiği
ak boğaya Pasiphaeaşık olur ve bu boğayla birleşebilmek için Daidalos’a
tahtadan bir inek heykeli yaptırır. Sanki canlıymış gibi duran bu heykelin
içine girer ve gebe kalarak Minos boğasını doğurur. Minos boğası insan bedenli,
boğa başlı bir canavarmış. Kral Minos bu korkunç yaratığı öldürmek ister, ana
yüregi buna dayanamaz sonunda çözüm olarak bunun gün işiğina çıkamayacağı bir
yere hapsedilmesinde birleşilir. Bunu saklamak için mimar Daidalos’aLabyrinthos
sarayı yaptırılır. Minos boğasına da her yıl yedi delikanlı ve yedi genç kız
kurban olarak verilirmiş (Erhat A. 1989, Mitoloji Sözlüğü, s.225-6., 260)
Theseus Girit’e Minos boğasını öldürmeye geldiğinde Pasiphae’nin kızı Ariadne
yiğidi görmüş ve görür görmez ona aşık olmuş. Minos boğasının bulunduğu bin bir
dehlizliLabyrintos'da kaybolmaması için Daidalos'un fikriyle AriadneTheseus'un
eline bir yumak iplik vermiş. Theseus’da karışık ve karanlık dehlizlerde
ilerledikce yumağı açıp ipliği yere bırakıyormuş. Canavarı öldürdükten sonra
çıkış yolunu ona bu iplik göstermiş. Sonra da Ariadne’yi kaçırıp Naksos adasına
varmışlar (Erhat A. 1989, s.59,312). Ariadne bu mozaikte annesinin başucunda
ayakta durmaktadır.
II.
İlk uçan kişilerin öyküsü: Theseus’unLabyrinthosa girip çıkması için Ariadne’ye
bir yumak iplik kullanması fikrini veren Daidalos’unTheseus’un başarısında
parmağı olduğunu öğrenince kral Minos buna çok kızmış ve Daidalos'u oğlu
İkaros’la birlikte kendi inşa ettikleri Labirantos’a kapatmış. Ama Daidalos
oradan çıkma çaresini de bulmuş: kuşların pencerelere bıraktıkları tüyleri ve
arı peteklerindeki balı kullanıp İkaros’la kendisine birer çift kanat yapmış,
ikisi de böylece uçup gitmişler.İkaros dünyada ilk uçan adam olarak ün
bırakmıştır. Daidalos uçmadan önce oğluna ne çok alçaktan uçmasını, nede fazla
yükselip güneşin ışıklarına yakın gelmesini salık vermiş. Ne varki
havalandıktan sonra İkaros babasının bu sözünü unutmuş, başarısından dolayı gurura
kapılmış, ya da hava sarhoşluğuna tutularak yükseldikce yükselmiş, güneşin
ışınlarına aldırmamış, giderek doğayı yenmek, özgürlüğe kavuşmak sevinciyle
Helios’u hor görme suçunu da işlemiş. Güneş tanrı onun kanatlarını tutan
balmumunu eritmiş, İkaros’da tepetaklak denize düşmüş ve boğulmuş. Ege’de Sisam
adasının çevresindeki denize İkaros denizi denmiştir.(Erhat A. 1989, s.86,
166).
III.
Testerenin icad edilme öyküsü: Daidalos hem mimar, hem heykeltraş, hem de her
türlü mekanik araçlar yapan ve Platon’un Menon adlı diologunda sözü geçen canlı
heykelleri bile meydana getiren çok yönlü bir yaratıcıdır. Atinadaki işliğinde
yegeniTalos ile birlikte çalışırmış. Ne varki günün birinde Talos ölü bir
yilanın dişinden esinlenerek testereyi icad etmiş, bunu fena kıskanan Daidalos
çırağını Akrapol’den aşağı atarak öldürmüş. Davaya bakan Areopagas mahkemesi de
Daidalos’u sürgüne mahkum etmiş ( Erhat A. 1989, s.86,304). Bu mozaikte
Daidalos'un elinde bir testere görmekteyiz.
IV.
Hırsız mimarın yakalanış öyküsü: Trophonios, heykeltraş ve mimardır. Boiotia
kralı hazinesini saklamak için diger mimar olan Agamedes ile Trophonios’a
sağlam bir yapı ısmarlamış. Para hırsına kapılan iki mimar da hazine odasını,
bir taşını yerinden oynatıp kolayca çıkarabilecekleri biçimde yapmışlar.
Geceleri buraya girer hazineden birşeyler araklarlarmış. Varlığının gün
geçtikce eksildiğini gören Kral Girit’ten ünlü mimar Daidolos’u çağırmış. Bir
tuzak kurmuşlar ve iki hırsızı tam yakalayacakken, TrophoniosAgamedes’in
kafasını keserek kaçmış(Erhat A. 1989,s. 13). Bu mozaikde de Boiotia şehrine
gelmiş olan Daidalosun meslektaşı Trophonios ile sohbeti resimlenmiştir.
DaidalosTrophonios’un hazineleri çalan kişi olduğunu henüz bilmemekte oğlu
İkaros ile birlikte hırsızı yakalamak için tuzak hazırlamaktadır.
GALATEIA MOZAİĞİ
Etimolojik
bakımdan süt beyazlığını çağrıştıran bu adı taşıyan iki kişi vardır efsanede.
Birincisi, Nereus kızlarından biri ve bazı Sicilya halk efsanelerinde rol
oynayan bir deniz kızı tanrıçasıdır. Sakin denizde yaşayan beyaz tenli genç kız
Galateia’ ya canavar vücutlu Sicilyalı KyklopsPolyphemos vurgundu. Ama, genç
kız bu aşka karşılık vermiyordu. Onun gönlü, bir Nympha ile tanrı Pan’ ın olan
Akis’ teydi. Bir gün Galateia sevgilisinin göğsünde dinlenirken, Polyphemos
onları gördü. Akis, kaçmaya çalıştıysa da Kyklops kocaman bir kaya parçasını
fırlatarak onu ezdi. Galateia, Akis’ e annesi Nynmpha’ nın kimliğini vererek,
onu suları berrak bir ırmak yaptı. Bazen Polyphemos’ la Galateia’ nın
aşklarından üç kahraman doğduğu söylenir.: sırasıyla Galatlar’ a Keltler’ e ve
İllyrialılar’ a adını veren Galas, Keltos ve İllyrius. Bu durumda, Galateia
Efsanenin bir versiyonunda, Nereus kızıyla Polyphemos’ un aşklarının karşılıklı
olduğu anlatılmış olabilir. Ama, bize bu konuda hiçbir tanıklık ulaşmamıştır.
Öteki Galateia bir Giritli olup, Eurytios adlı birinin kızıdır. Bu Galateia,
Phaistos şehrinde yaşayan ve iyi bir aileden gelmekle birlikte çok yoksul olan
Lampros’ la evliydi. Galateia’ nın hamile kaldığını öğrenen Lampros, ona
yalnızca erkek çocuk istediğini söyledi. Eğer kız çocuğu doğurursa, Galateia
çocuğu terk etmek zorunda kalacaktı. Lampros, dağra sürüsünü güderken, Galateia
bir kız çocuğu dünyaya getirdi. Ama, onu terk etmeye gönlü razı olmadı.
Kahinlerin öğüdü üzerine, Galateia, çocuğuna erkek giysileri giydirdi ve ona
Leukippos adını taktı; olup bitenleri de Lampros’ dan sakladı. Ama, zaman
geçtikçe Leukippos güzelleşti ve yalanı gizlemek imkansızlaştı. Galateia
korkuya kapıldı ve Leto’ nun tapınağına giderek, tanrıçadan kızının cinsiyetini
değiştirmesini istedi. Leto, Galateia’ nın yalvarmalarına dayanamayarak onun
dilediğini kabul etti ve genç kız erkek oldu.
SİLENOS MOZAİĞİ
Silenos
yaşlanmış Satyros'lara (Dionysos'un maiyetinin ayrılmaz parçası olan doğa
daimonları ) verilen genel addır.Fakat aynı zamanda , Dionysos'u yetiştirmiş
olan bir efsane kahramanına da mitolojide bu adın verildiği biliniyor.
Silenos'unseceresine ilişkin çok değişik bilgiler mevcuttur.Silenos bazen
Pan'ın ya da Hermes'in bin Nympha'dan olma oğlu olarak kabul edilir ; bazen de
O'nun Ouranos'unKronos tarafından kesilen erkekliğinden damlayan kanlardan
doğduğu ileri sürülüyor.Busilenos son derece bilge bir kişiydi, ama bilgeliğini
insanlara ancak zor altında gösterirdi.Örneğin; bir keresinde Kral Midas tarafından
derdest edilmiş ve ona bilgece sözler söylemişti.Vergilius da VI. Ecloga'sında
aynı şekilde, çobanların Silenos'u şarkı söylemeye zorladıklarını tahayyül
eder. Silenos'un Kentauros Pholos'un babası olduğu ve onu bir dişbudak ağacı
Nymphasından dünyaya getirdiği ileri sürülüyordu. Başka bazı efsaneler O'nu
ApollonNomius'un (Arkhadia'lıApollon) babası olarak da görürler. Silenos son
derece çirkindi. Yassı burunlu, kalın dudaklı , boğa bakışlıydı.Çok kocaman bir
karnı vardı.Genellikle bir eşeğin üzerinde ve çok sarhoş olduğundan, dengesini
güçlükle koruyabilir bir halde tasvir ediliyordu.
ÇİNGENE MOZAİĞİ (GAİA)
Zeugma
Kazılarının kamuoyunun henüz gündemine girmediği 1992 yılında çıkarılan bu
mozaikteki kadın figürü gizemli bakışları ile Zeugma'nın simgesi haline
geldi.İlk çıktığı yıllarda kimliği konusunda kesin bir tanımlama yapılamayan bu
mozaiğe figüründeki kadın resminin çingene kızlarını andırması nedeniyle
çingene adı verildi.Ancak bazı kaynaklar mozaikteki asma figürlerine dikkat
çekerek , çingene olarak tasvir edilen kadının yer tanrısı GAİA olduğunu ileri
sürmekte. Gaia mitolojide, içinden tanrı soylarının çıktığı ilk element olarak
kabul edilmektedir. Gaia , Hesiodos'unTheogonia'sında büyük bir rol oynamasına
karşılık, Homeros'un poemlerinde hiç görülmez. Hesiodos'a göre Gaia, Khaos'tan
hemen sonra ikince olarak doğmuş, O'nun hemen ardından da Eros (aşk) gelmiştir.
Gaia, hiç bir erkek element yardımı olmaksızın, çevresini saran Gök'u (Ouranos)
ve Dağlar'ı, deniz unsurunuun kişileştirilmiş erkek şekli olan
Pontos'udoğurdu.Gök'ün doğuşundan sonra , Gaia onunla birleşti ve böylece sahip
olduğu çocuklar, artık basit elemanter güç olmaktan çıkarak, tam anlamıyla
birer tanrı oldular.Önce altı titan: Okeanos, Koios, Krios, Hyperion, İapetus
ve Kronos ile altı titanid: Theia, Reia, Themis, Mnemosyne, Phoibe ve
Tehysdoğdular.Bunlar dişi tanrısal varlıklardır.Bu kuşağın en genci Kronos'tur.
Ardından Kyklopslar geldi: yıldırıma, şimşeğe ve gök gürültüsüne hükmeden
tanrısal varlıklardı bunlar. Adları:Arges, Steropes ve Brontes’di.Ve nihayet
Ouranos'un aşklarından Kottos, Briareus ve Gyges adlı yüz kollu, devasa, şiddet
yanlısı varlıklar olan Hekatogkheir'ler doğdu.
"KAHVALTI
SOFRASINDAKİLER"
Bu
mozaik Fransız Arkeolog CatherineAbadie-Reynal yönetimindeki Fransız ekip
tarafından 6 numaralı açmadaki villada ortaya çıkarıldı.Mozaik zengin bir
biçimde dekore edilmiş bir evin muhtemelen triclinium yani yemek odasında
bulundu. Çok yüksek kalitede olan bu parça mükemmele yakın bir derecede
korunmuş vaziyette. Mozaik üç ana öğeden oluşuyor. Ana panoyu üç taraftan saran
geometrik bordür yemek yiyenlerin oturdukları kanepelerin orijinal yerlerini
gösteriyor. Çerçevede (aslan, panter vb.) vahşi hayvanlarla savaşan Eros’lar
ayrıntılı ve canlı bir şekilde resmedilmiş; öte yandan çelenkli erkek ve kadın
başları köşelerden ve eksenden gözlerini dikmiş onlara bakıyor. Son olarak,
(1,75m x 1,50m) ebadındaki ortadaki çarpıcı pano güzel dokunmuş bir şeritle
çerçevelenmiş ve batı tarafındaki kanepelere oturup yemek yiyenlerin karşısına
gelecek şekilde yerleştirilmiş. Mozaiğin teması yemeğe gelen misafirler için
bir ‘sohbet konusu’ görevi görmüş olmalı.
Resimde
mimari bir arka plan önünde 3 kadın ve 2 genç kız görülüyor. Kadınlardan ikisi
mavi-yeşil kumaşlı bir kanepeye oturmuş; sohbet eder gibi birbirlerine
dönmüşler. Önlerinde üzerinde metal bir kase olan yuvarlak, üç ayaklı bir masa
var. Onlardan az ötede, masanın sağ tarafında yer alan üçüncü kadın,
solium>adı verilen ve arkası içbükey, yüksekçe bir koltukta oturuyor. Bir
tülle örtülmüş beyaz saçları oturan diğer iki kadından daha yaşlı olduğunu
gösteriyor. Genç kızlardan biri ona bir kase uzatırken diğeri resmin sol
tarafındaki kanepenin arkasında duruyor.
Resmin
üstündeki yazı
Kadınların
üzerinde tek bir sözcük olarak okunması gereken bir yazı görülüyor;
Synaristosai, (ΣΥΝΑΡΙΣTΩΣΑΣ) yani ‘Kahvaltı Sofrasındakiler’.
Bu
sözcük M.Ö. 4. yüzyılda Menander tarafından yazılan bir Yunan komedyasının
adına göndermede bulunuyor. Mozaikler arasında muhtemel iki fark hemen göze
çarpıyor. Birincisi Napoli’deki Ulusal Arkeoloji Müzesi’nde saklanan, çok zarif
teseraları olan ufak bir pano olup Pompeii’deCicero’ya ait olduğu varsayılan
bir villada ortaya çıkarılmış. ‘Büyücüler’ adıyla biliniyor.
Daha
sonra ve daha kaba bir tarzla yapılan ikincisi ise Yunanistan’a bağlı Lesbos
Adasında, Menander’in evi olarak bilinen evde bulunan bir grup mozaiğe ait.
Lesbos’taki evde bulunan panolar üstündeki yazılar Napoli’deki mozaik ile
ilgili ilk yorumun değiştirilmesine yol açtı. Komedyanın başlığından ayrı olarak
(ki bu iyelik eki almış bir sözcük olmasına karşın Zeugma’da bulunan ismin –i
halindeydi) Lesbos mozaiğinde üç kadın karakterin isimleri yer almaktadır:
ΦІΛΑΙΝΙΣ (Philainis), ΠΛΑΓΜΑΓΩΝ (Plagnaigon) ve ΠΥΕΙΑΣ (Pyeias).
Karşılaştırma
– Lesbos ve Pompeii
Bu
üç mozaiğin ana sahneleri birbirine çok benziyor. Hepsinde de üç kadın yuvarlak
bir masa önünde oturmuş. Kaselereyemek temasını akla getiriyor. Hatta yaşlı
kadının karakteriyle bağlantılı olan solium’un ayrıntıları, Menander mozaiğinin
ortaya çıkarıldığı evde mevcut. Buna karşın belirtilmesi gereken bir fark var;
Zeugma’da bulunan panoda iki genç uşak yer alırken diğerlerinde gene uşak
olması muhtemel bir çocuk yer alıyor. Ya mozaik tasarımcıları komedyanın farklı
versiyonlarından yararlandılar ya da daha küçük olan panolarda yer darlığı
sorunu vardı. Menander’in evindeki ve Pompeii’deki evde olduğu gibi, üç kadın
tiyatro maskesi takmış. Buna karşın, bu maskeler yüz şeklini kabalaştırmıyor;
tam tersine, yüzdeki ayrıntılar son derece abartılı olup mozaik tasarımcısı,
her kadının maskesi ve tuniği için aynı renk yelpazesini kullanmış. Bütün bu
öğeler resme, Menander’in evinde ve Pompeii’deki evdeki panolarda yer alan
kadınların çarpıtılmış yüz ifadelerinde olmayan bir doğallık ve asalet hissi
veriyor. 2 genç kız maske takmıyorsa bunun sebebi hiç şüphesiz dilsizlerin
Yunan komedyalarında maske kullanmamalarıdır. Menander’ın komedyaları
Anadolu’daki klasik ikonografinin çok popüler bir teması olup Fırat’ta bir
freske ilham kaynağı olmuştur.
YUNUSLU EROS MOZAİĞİ
Packard HumanitiesInstuties'insponsorluğunda
gerçekleşen kurtarma kazıları sırasında ortaya çıkarılan bu mozaikte yunus
balıkları üzerinde Aşk tanrısı Eros figürleri tasvir edilmekte
DANEA MOZAİĞİ
Argos
Kralı Akrisios’unDanea adında bir kızı vardı. Bir oğlu olmasını isteyen Agros
Kralı Danea tapınağına başvurduğunda Danea’nın bir erkek çocuğu doğuracağını
ama torununun kendisini öldüreceği bildirilir. Telaşa kapılan Argos Kralı
kızının herhangi bir erkekle ilişki kurmasını önlemek için çepeçevre tunç örülü
bir odaya kapatır. Ama Danea’ya gönül veren Zeus altın yağmuru halinde çatıdan
aralığından akarak Danea’yı hamile bırakır. Danea bu ilişkiden oğlu Perseus’u
doğurur. Olup bitene akıl sır erdiremeyen Akrisios kızıyla torununu bir sandığa
kapatarak denize atar. Danea ve oğlu PerseusSeriphos adasında karaya çıkarlar.
Zeugma’dan çıkan mozaikte işte bu karaya çıkış anı tasvir edilmektedir. Taban
mozaiği, iki balıkçının açtığı sandığın içinden Danea ile oğlu Perseus’un
çıkışını anlatıyor. Tam karşılarında bulunan kral Polydektes ise iki elini
bebek Perseus’a doğru uzatarak yardım etmek istiyor.
YAŞAYAN ZEUGMA İLLÜSTRASYONU
Zeugma
Antik Kenti'nde kazılar başlayıncaya kadar bu gizemli kent gün ışığı görmedi. Kazılarla
ortaya çıkan muhteşem eserler grafik sanatçılarına da ilham kaynağı oldu.
Fransız Le Figaro Dergisi'nin grafikerleri de A Bölgesi kazıları sırasında
çektikleri fotoğrafa mozaikleri foto montaj metoduyla ekleyerek bizleri 1800
yıl öncesine götürmeyi başarmış. Ortaya çıkan muhteşem ilLüstrasyon
Zeugma'nın 1800 yıl önceki ihtişamlı günlerini en güzel şekilde anlatıyor.
FIRAT NEHRİ’NİN KRALI AKHELOOS
Fırat’ın
bolluk ve bereketi diğer bir Zeugma mozaiğine daha konu olmuştur. Fırat
Nehri’nin kralı olan Akheloos’un başı yemişler ve meyveler saçan bereket
boynuzuyla birlikte betimlenmiştir. Akheloos kanat biçiminde bıyıklıdır. Saçına
çiçekler takılmış. Alın üstü çift bereket boynuzuyla taçlandırılmış. Fırat
çevresinde yetişen üzüm, armut, incir, nar, yenidünya, ayçiçeği gibi meyvelerin
resimleri bu mozaikte bereket boynuzu ve dallarla çevrilerek resmedilmiştir.
BEREKET TANRISI DEMETER
Fırat
ile ilgili tanrıları batı bitişiğinde kare sığ bir havuz içinde buğday
başakları ve çiçeklerle taçlandırılmış, sol omuzu üzerinde bereket boynuzu olan
Toprak ve ürün tanrısı olan Demeter büstünün olduğu mozaik yer alır. Burada
mozaik ustası önce suyu Fırat Nehir tanrılarının olduğu havuzdan geçirip sonra
bolluk ve bereket tanrıçası Demeter’in olduğu havuza ileterek Fırat’ın
çevresine sundğu bolluk ve bereketi tasvir edip, ürün ve üretem denklemini
kurmuştur.
FIRAT'IN GENÇ NEHİR TANRISI
Gövdesinin
üstü çıplak genç nehir tanrısı dirseğini bir podyuma dayamış halde çimlerin
üstünde hafif yan yatmaktadır. Sol üst köşede üçgen alınlıklı ve iki yanı avlu
duvarlı bir bina resmi mevcuttur. Bu genç nehir tanrısı Fırat Nehrine su
sağlayan bir çayı (Merzimen) simgeliyor olmalıdır. Bu mozaik havuzlu koridorun
taban mozaiğidir.
SU PERİSİ (NAIAS)
Fırat'ın
tanrısı Euphrates’in sağında bir su perisi çimlerin üstüne sol dirseğini
dayamış hafif yan yatmış vaziyette tasvir edlimiştir. Su perisinin dirseğinin
altından pınar akmaktadır. Bu da Fırat’ı besleyen çaylara su sağlayan pınarları
simgeliyor olmalıdır.
FIRAT NEHRİ TANRISI EUPHRATES
Efsaneye
göre Fırat Nehri’ne adını veren Euphrates’inAksurtas adında bir oğlu vardı.Bu
delikanlı bir gün annesinin yanında uyuyordu.Euphrates bir gün karısının
yanında uyuyan öz oğlunu yabancı bir erkek zannederek öldürür.Euphrates sonra
bu acı hatasını farkeder ve kendisini Medos ırmağına atarak ölür.O günden beri
Medos ırmağının adı Euphrates (Fırat) olarak söylenir.
PARTHENOPE
Parthenope
aslen Phrygia’lı bir genç kızdı.Metiokhos’a aşık oldu, ama evvelce etmiş olduğu
beraket yeminini O’nun uğruna bozmayı da içine sindiremiyordu.Parthenope
tutkusundan dolayı kendini cezalandırdı. Saçlarını kesti gönüllü olarak
Campania’ya sürgüne gitti. Campania’da kendini Dionysos’a adadı buna çok kızan
Aphroditha O’nu kuş vücutlu kadın baaşlı deniz ifriti olan Siren’e dönüştürdü.
METİOKHOS
Aslen
Phrygia'lı bir delikanlıdır. Metiokhos kendisi gibi Phrygia'lı olan Parthenope
ile olan ölümsüz aşkları ile ünlüdür. Metiokhos, bakire kalmaya yemin etmiş
Parthenope adındaki genç bir kıza aşıktı. Parthenope de onu seviyordu, ama
ettiği büyük yemini de bozmak istemiyordu. Saçlarını kesti ve kendini sürgün
etti.
ÖLÜMSÜZ AŞIKLAR GAZİANTEP MÜZESİNDE
BİRLEŞTİ
Fırat
Nehri kıyısında bulunan ve bir bölümü, GAP kapsamında inşa edilen Birecik
Barajı gölü altında kalacak olan Belkıs Zeugma antik kentinden 36 yıl önce
kaçırılan mozaiğin, ABD`den getirilen 2 figürü, müzedeki parçasına monte
edildi. Mozaiğin, kaçırıldığı ABD`den 19 Haziran`da getirilen 2 figürü, Kültür
Bakanlığı uzmanlarınca yapılan çalışmalarla 1993 yılında Belkıs Zeugma antik
kentinde bulunan ve getirildiği Gaziantep Arkeoloji Müzesi`nde boş kalan ve
büyük bir soru işareti konularak muhafaza edilen yerlerine monte edilerek,
sergiye hazır hale getirildi.
AŞK (EROS) VE RUH (PHYSKE)
Psykhe'nin
tek istediği kendisini deliler gibi seven bu delikanlının yüzünü görmekti.
Fakat Eros bunu kabul etmiyordu, gece hep karanlıkta geliyor ve güneş doğmadan
da gidiyordu, akşamları sarayda ateş yada mum yakılmasını yasaklamıştı. Psykhe
ne kadar yalvarsa da fayda etmedi."Aşkımızın sırrını kalbinde taşıdığın
sürece mutlu olacaksın" dedi Eros "Beni görmeyi aklından bile
geçirme, kim olduğumu yada kimin oğlu olduğumu öğrenme,...
AKRATOS
Gaziantep
Müzesinin 1998 yılında Belkıs/Zeugma Kelekağzı mevkiinde yaptığı kurtarma
kazısında gün ışığına çıkarılmıştır. Akratos ve Euphrosyneklineye oturmuş, Akratos
geyik başlı içki kabından (Riton) Euphrosyne'nin kadehini doldurmaktadır. Solda
iri içki kabı krater yer alır. Euphrosyne sevinç neşe anlamına gelir, göze hoş
olanı simgeleyen, parlaklık, ısıltı, güzellik anlamına gelen üç güzellerden
biridir...
EUROPA MOZAİĞİ
Europa
Suriyeli çok güzel bir kızdı. Öyleki parlak teni göz alıcı bakışı ile dillere
destan olmuştu. Eğlenceyi ve gezmeyi çok severdi. Sabahtan akşama kadar tüm
vaktini kırlarda deniz kıyısında arkadaşları ile birlikte gezerek geçirirdi.
Gene böyle bir gün, deniz kenarındaki bahçelerden birinde arkadaşları ile çiçek
toplarken Zeus Europa'yı gördü. Onun güzelliği baş tanrının aklını başından
almıştı.
PERSEUS VE ANDROMEDE
Perseus,
Habeşistan’a geldiği zaman Andromede’yi koca bir kayaya bağlı olarak buldu. Tam
o sırada korkun deniz canavarı ortaya çıktı. Kocaman ağzını kayalara bağlı olan
Andromede’yi yutmak için açarak geldiği sırada Perseus bir ok gibi fırladı ve
ucu demirli mızrağını canavarın göğsüne sapladı. Perseus Andromede’nin
bağlarını çözdü. Babası Kral Kepheus’a götürerek evlenmek istediğini söyledi...
…Sayın EMİNE ÖZTÜRK ile Zeugma
müzesi hakkında röportaj:
Sayın
Emine hamın Zeugma müzesi Gaziantep kentini tarih açısından yansıtma şeklini
kısaca anlattırmışınız.
Emine
hanım: şimdi öncellikle baştan başlamak gerekirse; Zeugma müzesi tarihin en
eski kalıntılarından kalma eserleri sergileyerek Gaziantep’in şehir
statüsünden; diğer şehirlere göre mevki veriyor. Bu mevkide bulunmak çok önem
arz eden bir statüdür. Dolayısıyla Gaziantep her ne kadar yüz ölçümü ve coğrafi
bakımından küçük olsa da bu bölge çok
büyük değerleri barındırıyor..
….
Zeugma müzesi müdür yardımcısı sayın Emine Öztürk ile yaptığımız röportaj
kısmında müzenin tarihi ile ilgili bir soru sormadık çünkü her mozaik de
bilgiler oldukça baş gösteriyor..
HAZIRLAYANLAR:
NOUR KHALAF
HAMİDE ŞIH HASAN
MUHAMMED ERTOPÇU
ŞEMSETTİN
YALÇINKAYA
AHMET DEMİR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder